top of page

2022 Yılı Şirketler İçin İyi Geçti mi?

İŞLETMELER 2022’de GERÇEKTEN PARA KAZANIYOR MU ( KÂR EDİYORLAR MI, YOKSA ZARARDALAR MI?)


2021 yılı son çeyreğine girildiğinde Türkiye’de yıllık enflasyon %15-17 aralığında seyrederken Kasım ve Aralık aylarında oluşan TRY’nin kur şoku sonucunda 12 ay sonra enflasyon oranı TÜİK’e göre % 85 seviyelerine kadar sıçradı. İşletmeleri asıl ilgilendiren fiyat artış göstergesi olan ÜFE ise aynı dönemde yıllık 30’larden %150’lere fırladı. Yani işletmeler için 2021 – 2022 son çeyrekleri arasındaki süreçte aktiflerindeki parasal olmayan varlıklar ile gelir ve giderleri bir yıl öncesine göre yaklaşık 2.5 katı büyük rakamlarla ifade ediliyor oldu.  UMS’ye göre “enflasyon muhasebesi” uygulamamız gerekirken, devletin bu zorunluluğundan sarfınazar etmesi maalesef Türkiye’de mali ortamı loşlaştırdı.


ÜFE ve TÜFE değerlerindeki sert yükseliş kamuyu(?), işletmeleri ve hane halkını hazırlıksız yakaladı. Bu kontrol edilmesi güç ve sert süreçte her kesimin hesapları şaştı. Rakamların, sayıların, parasal mukayeselerin, zenginlik ve fakirliğin anlamları değişti ve değerlerin ifade ettiği şeyler flulaştı. Bu tür karmaşalardan ancak ‘eli güçlü ve (varsa) varlık değerleri ile gelirleri kontrol edebilenler’ kârlı veya en az zararla çıkabilir. Son bir yılda ülkemizde de öyle oldu. Kamunun bütçe gelirleri tahminlerin çok üzerinde, giderler ise düşük seviyede arttı ve yıl ortasında ek (yeni) bütçe tahsis edildi. Bütçe (Devletin) rakamlarının gerçekleşmelerinde en çok öne çıkan ve bazen kötü anlamlar yüklenen gelir kalemi “kurumlar vergisi” başlıklı, şirketlerin kârları üzerinden alınan gelir vergisi oldu. Çünkü 2022 yılı ek bütçesi, şirketlerin kârların alınacak vergi tutarını 2021 yılına göre 2,6 kat, yani %160, gelirlerden alınan ise - ki ağırlıkla tevkifatla tahsil edilen-   sadece %40 oranında artış beklentisiyle hazırlanmıştır. 2022 yıl sonu enflasyon beklentisinin % 70’lerde olduğu ortamda kurumlar vergisindeki fahiş ve sebebi muğlak artışın irdelenmesi ve kaba izahatı bu yazının esas konusudur


Her işletmenin sahibi kendi işini en iyi bilendir, doğaldır ki hesap kitabının doğrusunu - gerçeğini -patronlar bilir. Sadece Ülkemizde kurumlar vergisinin (beyan edilen kârın) beşte dördünü 7 – 8 bin şirketin verdiğini düşünerek firma kâr ve kârlıklarına bakmak resmin tamamını göstermeyebilir. Para arzı ve kredi büyümelerine ile reel faizdeki tarihsel negatif değere bakarak dahi varlık ve mal piyasalarındaki canlılığı açıklamak yeterli olmayabilir. KOBİ ve paydaşlarının para harcamada ve varlık yatırımı arzularında gelişen iştahı da bir izahat yolu olmalıdır. Hikayenin tamamını anlamada parasal bir illüzyona dönüşmüş gerçeği tam ifade etmeyen parasal büyüklüklerin katkısı muhtemelen ilk sıradadır.

 

YÜKSEK FİYAT ARTIŞLARI İŞLETMELERİN KAĞIT ÜZERİNDEKİ KÂRLARINI NASIL FLULAŞTIRIR?

İşletmeleri etkileyen fiyat artışları genel seviyesi Yİ-ÜFE ile ölçümlenir. TÜFE ise sabit gelirliler ile hane halkının alım gücünün değişimindeki etkenlerin sonuçlarıdır ve işletmeleri talep tarafında kısmen etkiler. Bu nedenle işletme karlarını değerlendirirken deflatör olarak Yİ-ÜFE’yi kullanmak daha doğru olacaktır. Bu amaçla aşağıdaki tabloda varyasyonlara göre çıktılar hesaplanmıştır.

Yönetim muhasebesi anlayışıyla hazırlanan tablonun, işletmenin içeriden nasıl göründüğünü de anlamaya katkıda bulunacağını düşünebiliriz.


Önce bu tablodaki kavram, yöntem, varsayım ve kısaltmaları açıklamak gerekir. 


  • (DBS)Dönem başı stok: İşletmenin bir önceki yıldan devreden ticari – mamul malları

  • Maliyet Değeri: Stoktaki veya stoğa giren malların maliyeti

  • Satışlar: İşletmenin aylık ve 1 yıllık satışları

  • (SMM) Satılan Mal Maliyeti: Dönem içinde satışı yapılan ticari malların maliyeti.

  • Değerleme Yöntemi: Dönem sonunda stoklarda kalan malların hangi metoda göre değerlendirileceği.,

  • (FIFO) İlk giren ilk çıkar: Satılan mal depoya ilk girendir.

  • (LİFO) Son giren ilk çıkar: Satılan stoğa son girendir.

  • Ortalama maliyet: İşletmeye göre farklı ortalama alma yöntemiyle hesaplanan satınalma toplamlarının miktara bölünmesiyle bulunan birim maliyettir.

  • İkame (yerine koyma) maliyeti: Depoya giren son malın birim fiyatının SMM hesaplanmasında kullanılmasıdır. “Keşke hiç satılmasaydı” hesabıdır.

  • VÖK Vergiden önceki kar.

  • VSNK Vergi karşılığı ayrıldıktan sonra işletmeye kalan kâr tutarı.

  • İşletmenin her ay satışlarına denk miktarda satın alma veya üretim yaptığı varsayılmıştır.

  • Satış – Pazarlama, Genel Yönetim ile Finansman Giderlerinin maliyetlere dahil edildiği veya hiç hesaba katılmadığı varsayılmıştır.

  • NIFO, HIFO, fiili maliyet, satış değerine göre değerleme vb. başka birçok değerleme yöntemi tablodaki simülasyona dahil edilmemiştir.

  • İşletmenin SMM ve stok değerlemesini mali yıl sonunda yaptığı kabul edilmiştir.

  • ÜFE artışı 1 yıl boyunca aylık %8.5 ve yıllık %145.32 oranı alınmıştır.

  • Analizde KV oranının %23 ve özkaynaklar 500.-TL olduğu varsayımı kullanılacaktır.

  • Vergiler VUK’a göre kabul edilen ilk giren ilk çıkar ve gerçek maliyet yöntemlerine göre iki yönteme göre hesaplanmıştır.  


Tablonun Analizi:


Yukarıdaki tablo ve parametreleri bir arada incelendiğinde şu tespitleri yapmak mümkündür.


1.    Eğer sıfır enflasyon oranı olsaydı işletme brüt 120.- TL kazanacak, 27.60 TL KV ödeyecek ve net olarak elinde 92.40 TL kalacaktı; özkaynak karlılık oranı %18.5 olacaktı. Şirket değeri vs. bu orana göre hesaplanacaktı.


2.    İşletmelerimiz VUK’a göre FIFO uygulandığında yıllık VÖK miktarı 744.37 TL, vergi 171.20 TL ve özkaynak kârlılığı %114.63 olacaktı.


3.    Toplam stok maliyetlerinin miktar toplamına bölünerek hesaplanan SMM kullanılarak bulunan kâr 417.53 TL, KV 96.03 ve özkaynak karlılığı %63.30 hesaplanacaktı.


4.    Son giren ilk çıkar metoduna göre 195.49 TL VÖK, 171,20 TL KV ve %4,86 özkaynak karlılığı olacaktı. Bulunan yüzde 4.86 özkaynak karlılığı ise şirketin sermayesinin vergi ve deflatör iskontosu uygulandıktan sonra reel olarak %57.26’nın yani yarısından fazlasının 1 sene içinde eridiği ve uçtuğu anlamına gelmektedir.


5.    Son stoğa mal alma maliyetine göre hesaplanan ikâme maliyetine göre hesaplandığında ise 793.38 TL zarar ve tahakkuk ettirilen 171.20 TL vergi yüküyle birlikte 964.59 TL tutarında bir kayıp hesaplanacaktı.

 

Genel Ekonomi ve Yönetim Muhasebesi İlkeleri Kapsamında Sonuçlar:


Her şeyden önce bilinmedir ki; burada sunulan rakamların anlamlandırılması, maliyet muhasebesi ile sınırlı değildir. Asıl varılmak istenen gaye, olağanüstü dönemlerde mali veri ve sonuçlarının karar vericiler ile fahiş kâr ettikleri öne sürülerek hedef tahtasına oturtulan ve töhmet altında bırakılan şirketlerimiz hakkında bazı gerçekleri ve doğruları öne çıkarmaktır. Bu nedenle aşağıdaki sonuç yorumlara her şirket kendi özel gerçeklerini de ekleyerek daha gelişmiş analizler yapabilir.


1.    Enflasyon şoklarından en kazançlı çıkan tarafın kamu kesimi olduğu açıktır. Bunu yapabilmesinin temel etkeni yasa koyucu unsur olmasının yanı sıra ‘yüksek ve şok enflasyonu’ yaratma gücünün elinde olmasıdır. Bu nedenlerledir ki şirketlerden alınan kurumlar vergisi gelirlerini bir yıl içinde 3-6 kat arttırabilmektedir; halbuki vergi mükellefleri reel rakamlarla tahakkuk eden vergi tutarından bile az kazanarak sermayelerinden eksilterek kazanmadıkları paralarla kamuya transfer yapmış olabilirler.


2.    İşletmelerin bir kısmı ‘devlet zorlamasının yardımı’ sayesinde deflatörün çok altında oranlarda dış TL finansman desteği ile “stok tutarak” aslında hak edilmeyen, orta ve uzun vadede onları mutant hale dönüştürecek ahlaki şartlara sürüklenmişlerdir. Bu tehlikeyi hisseden “bazı patronlar” sermayeyi şirket dışına çıkarmak suretiyle “yan sorunlara” sebebiyet vermişlerdir: Varlık değerlerinin zıplaması ve işletme sermayesinin yetersizliği.


3.    Yukarıdaki maddenin parçası ve devamı olarak işletmeler yüksek enflasyon nedeniyle satışları miktar olarak artmasa bile parasal karşılığı yaklaşık 2.5 katına çıktığı için %150 civarı kadar ek işletme sermayesine ihtiyaç duyacaktır. Bu kaynak muhtemelen hissedarlardan veya halka arzlardan (yeni ortak) karşılanmalıdır. Çünkü:


4.    Bankaların özkaynaklarındaki artış oranı tüm spekülatif söylemlere rağmen ÜFE ve TÜFE oranlarının çok altında, en fazla nominal %40 -50 bandında artabilecektir. Bu durumda bankalarımızın yaratabileceği yeni kredi imkanlarının işletme sermayesi ihtiyaçlarının ancak yarısından azını karşılamaya yetecektir. Bu ifadenin diğer tanımı “krediye erişim imkanının kısıtlı” olması halidir. Kısaca finans sektörü özkaynak artışı yoluyla piyasayı yeterince fonlayamayacaktır.


5.    Reel kredi daralması ve şirketlerimizin yukarıda bahsedilen sebeplerle yeterli iç kaynak yaratamaması nedenleri bir araya gelince ekonomide ödeme zincirinde kopukların görülmesi muhtemeldir. Taahhütlerin yerine getirilememesi yeni “zombi şirketlerimizin” oluşması için uygun bir ortam yaratacaktır.


6.    Bankalara TCMB tarafından getirilen yeni uygulamalar ve dövize ilişkin kısıtlamalar, mevduatın bir kısmının sistemden çıkarak yastık altına gitmesine neden olabilir ki bu durum gerçekleşirse “krediye ulaşmak imkanı” iyice azalacaktır.


7.    Özkaynakların ve yabancı kaynakların kısıtlı olması neticesinde para kiralama maliyeti artacaktır; bunun adı faiz oranlarının yükselmesidir. Bu durum varlık (firma) değerlerinin düşmesi anlamına gelir ki aslında şirketlere yeni ortak ve sahip bulunabilmesi için uygun bir ortam oluşuyor demektir. Ancak sorun şudur ki; şirketleri satın almaya niyetli müşteriler (yatırımcı) sadece yurt içinden olacaktır. Ve bunun ve kaynak yetersizliğinin sonucunda şirket el değiştirmeleri “ölü fiyattan” gerçekleşecektir.


8.    Daha beteri ise, içeriden çıkacak yeni patron adaylarının zenginleşme şartları geçmişleri ve tecrübeleri itibariyle ‘kurumsal yapıları ve değerli insan kaynaklarını’ yönetebilecek kapasitede olacakları çok şüphelidir. Şirketlerin el değiştirme süreçleri ülke ekonomisinin zayıflamasına neden olabilecek sert bir dönemi yaratabilir.


9.    Yukarıdaki gelecekle ilgili kurgunun başlangıç noktası olan “negatif reel faiz ısrarının” bir üst akılın yönettiği “taammüden servetin el değiştirmesi amacıyla hazırlanmış bir senaryo” olduğuna dair kuşkulara (komplo teorisi) haklılık kazandırmaktadır. 



Şerif Elender

Kıdemli Danışman

Ekonomi - Finans


Her hakkı mahfuzdur. İzinsiz hiç bir şekilde kopyalanamaz ve yazarın ismi zikredilmeden alıntılanamaz.

12 Aralık 2022

bottom of page