top of page

At Hırsızı ve Asalak

TDK’na göre asalak; Bir canlıda sürekli veya geçici yaşayarak ona zarar veren başka canlı, parazit, mecazen ise; “Başkalarının sırtından geçinen (kimse), abacı, ekti, otlakçı, tufeyli.”

 

Asalakları tarif için yukarıda yazılı tanımlamada verilen sıfatlarla sınırlandırmak pek doğru olmayabilir. Çünkü asalakların bazı özellikleri vardır ki asalaklığı kısmen "ibra" edebilir. Mesela, barsak asalakları türlerinden bazı bakterilerin insan sağlığı açısından elzem ve faydalı olduğu, sülük isimli yaratığın tedavide kullanıldığı gibi… Asalaklık konusunda bilinmesi gereken diğer önemli tespit: Asalak sadece ihtiyacı kadar miktarı alır ve beslendiği canlıyı öldürmesine pek nadir tesadüf edilir.

 

At Hırsızı, TDK’na göre “Kılık kıyafeti ve davranışları güven vermeyen kimse” izahlı isim mecaz ve de deyimdir. Mecazın, biri diğeriyle bağlantılı iki farklı kullanım biçimi ve amacı vardır. Yaygın olarak kullanılan manası, TDK’nın tarifindeki görüntü ve intibayla ilgili olanıdır.

 

At hırsızı deyiminin kökeni hakkında iki ayrı kaynak gösterilmektedir. Birincisi ABD menşelidir: 18. – 19. Asırlarda "Batı’ya Göç" döneminde toprak edinmek gayesiyle yollara düşen göçmen ailelerin en hayati gereksinimi “bir at” idi. Issız yol ve arazilerde at’sız kalmak neredeyse her şeyi kaybetmek anlamına gelirdi. Emek vermeden ve hakkı olmayarak menfaati için insanların en değerli varlığını (atını) çalıp bir aileyi yokluk ve hatta ölüme mahkum eden insana “at hırsızı” denirdi ve cezası idamdı -ki Texas’ta hala öyle olduğu rivayet edilir-. Bu tarifte mecaz, kendi sıradan menfaati için başkalarının ölümüne yol açacak kadar umursamaz ve vicdansız yaratığın sıfatı'dır.

 

Yerli versiyon ise şöyle: Çeşitli bölgemizde ikamet eden muhtelif kavimlere yakıştırmada bulunularak anlatılan bir efsane vardır ve bazı toplumlar bir diğerine buradan gönderme yaparak at hırsızlığını tarif eder. Güya “Tanrı, Dünya'daki tüm atları falanca kavim için yaratmıştır”. O kavme mensup biri eğer bir at çalarsa esasen bu fiil sadece kendine ait bir şeyi geri almasıdır, yani hırsızlık değildir. Sözlü edebiyatımızda bu konuda içinde “kadı” da olan birkaç anekdot mevcuttur. Burada ana fikir; at hırsızının mülkiyet ve hak kavramı yoktur, başkalarına ait şeyleri kendi zilyedinde addeder. Yani “çalmam, sadece kendime ait olanı geri alırım ”şiarlı" insanlık dışı ve çarpık sözde toplumsal düzenin temel "idolüdür", at hırsızı.

 

Bir At Hırsızı Nasıl Ayırt Edilir?

  1. Kibirlidir: Aşırı kibirlidir, çünkü kendini, gerçekten de inanarak ve hissederek diğer insanlardan üstün görür. Bu anomalin iki amacı ve sonucu vardır: ilki, kendisi hariç her insan "müptezel ve zavallıdır", bu neden ve sebeple "her kötülüğe muhatap olmaya müstahaktır tespitini" diğer kişilere (kurban namzetlerine) kabul ettirmektir. İkincisi ise, çevresindeki bazı zayıf karakterli insanların bir kısmının 'boş kibirden etkilenerek at hırsızına inanacak olmaları', beklentisidir. Zayıf karakterli insanların oranı ne yazık ki tahmin edilenin çok üstündedir. 

  2. Müsriftir: Aşırı para harcar çünkü at hırsızlık işini (!) yapmasının asıl gayesi zaten "sınırsız harcama hakkını" elde etmektir. Ayrıca biliriz ki; bu topraklarda çok para harcayan "zat'ın", hem muteber hem de sevilen üst tür bir insan sınıfından olduğuna dair güçlü bir inanış ve kabul vardır.

  3. Hesap – kitap işiyle ilgilenmez: İlgilenemez çünkü öğrenme kapasitesi anlamak için yeterli değildir ve O'na sorarsanız bu işler bir tür fuzuli “fasulye sayıcılıktır”. Diğer yandan hesap bilirse günün birinde hesap vermesi icap edebilir, bilmiyor ise zaten sorumluluk üzerinden gidecek, fiilen "mümeyyiz" olamayacaktır. 

  4. Yüzeyseldir: Derin düşünce hassas ve zayıflar içindir, öyleyse "bırak başkaları düşünsün". Zaten entelektüel bir insan, kendi hakkı olan parayı hakkıyla kazanabilecek yapıda olduğu gibi, hırsızlık eylem ve düşüncesiyle de asla uyuşamaz. 

  5. Hayalperesttir: İşin ve bu mesleğin asıl “püf noktası” tam burasıdır. Öncelikle at hırsızı bizzat, bu asla olmayacak palavra planlarına kendi inanmalıdır ki, ardından pembe renkli masallara başkalarını da ikna etme şansını arttırabilsin. İkna olanların sayısını bilseniz, küçük dilinizi yutarsınız. 

  6. Utanmazdır: Ve de çirkeftir ama O, bunu utanmazlık olarak değil, kendi büyüklüğünün “nişanesi” olarak lanse ederek bu zaafını umursamazlık diye yutturur. “Maraba, marabalığını bilecektir, ağa da ağalığını”. Bu "düsturu" yutan sayısını tahmin bile edemezsiniz. 

  7. Vicdansızdır: "Vicdanlı olmak" temel insanlık şartı ve özelliği O'nun nazarında ciddi bir zafiyettir, zaten vicdanlı bir insan nasıl kendi hedonist duyguları için başkalarının mahvına yol açabilir ki? 

  8. Pişkindir: Yani ekstrem yalamadır, suratlarına değil tükürme, kezzap atılsa “tınmaz”, çünkü "zayıf" insanlar ile aynı biyolojik yapıda değildir. Zaten O, utanılacak bir şey yapmaz, sadece kendine ait haklarını geri almaktadır! 

  9. İyi arkadaştır: Dosttur da aynı zamanda. İnsanlarla “uzun vadeli ilişki” kurma "uzmanıdır". Meslekleri olan hırsızlık işine yatırım yapmak için ceviz fidanı diker gibi arkadaşlık ve dostluklar dikerler, ama asıl amacın “incir ağacı dikmek” olduğunu bazı zayıf ve kifayetsiz kişilikler ilelebet anlayamazlar. 

  10. Erkektir çoklukla: Zaten (istisnalar dışında) hiçbir anne “at hırsızlığı” yapacak kadar nasıl vicdansız olabilir ki?

 

At Hırsızlığı Uygulamaları:

  1. Bazı varlık ve servet sahipleri bolluk içinde yokluk çekebilirler; misal: değerli mülk sahibidir ama kira iradı cüz'idir.... gani likit vardır ama eldeki paraya “gelecek endişesiyle” dokunulmaz vs. Ta ki bir “kahraman” zuhur ederek, varlık sahiplerini kendi paralarını harcatmak suretiyle bolluk içinde yaşatmaya başlayana kadar... Böyle bir durumda kurban için o esnada güzel ve önemli olan şey, hayat ve tüketim standardının yükselmesidir ki güya bunu at hırsızı bizzat kendi imkanları ve becerileriyle temin etmiştir. Çünkü bu "güzellikler" at hırsızı ortaya çıktıktan sonra yaşanmaya başlamıştır. Bu halüsinasyon hali ve dönemi, mağdura ait varlıklar tükeninceye dek devam eder. 

  2. Ya eğer mevcut bir servet yok veya çabaya değmeyecek kadar az ve yetersiz ise, at hırsızının teveccühünden "mahrum" mu kalınır? Her halde hayır? Mağdurun borç alma- kredi imkân ve kabiliyeti varsa at hırsızının yardımıyla gerek çevreden gerekse finans kuruluşlarından gerekli ve yeterli miktar kaynak temin edilebilir. Akabinde gelecek olan sun'i bolluk döneminin şiarı ise “vur patlasın, çal oynasın”, aynı kunduradan beş çift alalım, olacaktır. Şüphesiz paraları yerken ortak olan at hırsızı, geri ödeme zamanında başka birinin atını çalmaya gitmiş olacaktır. 

  3. “İnsanları korkular yönetir” şiarını iyi bilen at hırsızı, zayıf insanların bu tür zaafını ustaca kullanır. “Dört yanımız düşmanla çevrili” milletin fertleri olarak elbette her birimizin en az dört adet şahsi düşmanı vardır. Peki bu düşmanlara karşı yanımızda duran “gerçek ve yiğit dostumuz” kimdir? Elbette at hırsızı ve O, "bu fedakarlığının" bedelini ziyadesiyle "tahsil" edecektir. 

  4. At hırsızı (güya)geniş bürokratik, siyasi ve sosyal çevrelere sahiptir ve “o alemde bir dediği iki edilmez.” Bunu, hacet bulunmayan durumlarda müstakbel mağdura birkaç kere ispat! eder. Doğaldır ki böylesine güçlü bir şahsa ve hatta yiğit dosta her zaman ihtiyaç duyulacaktır; şimdi "üç beş kuruş için adamın kalbini kırmaya" hiç gerek yoktur!!!. 

  5. At hırsızı her türlü zafiyet ve hatalarına rağmen mağdurun daima inançlı bir (genellikle biricik) destekçisidir, Mağduru asla eleştirmez, O'na her daim hak verir, doğaldır ki mağdur, at hırsızını görünce yüzünde güller açar. "Kumar, uyuşturucu, aşırı harcama, densizlik, tembellik" gibi, at hırsızı dışında tüm çevrenin mağduru ikaz ettiği ve eleştirdiği hususlarda sadece "bir kişi" O'na hak vermekte ve sonsuza kadar destekleyeceğine yemin etmekte ise "bu zat" bir su katılmamış at hırsızıdır. Eğer paranız sonsuz ise onun size desteği de sonsuz olacaktır. 

  6. At hırsızı, mağdurun yakınlarından en az birini de “kafalar”. Mağdurun şüpheye düştüğü nadir anlarda “yok canım, adam dünyanın en iyisi, hadi ona yeni bir hediye alalım veya temerrüt borçlarını kapatalım” diyecek aklı uzun aile büyük ve küçükleri, bu "keriz silkeleme soygununun" istikbal ve istikrarı için en büyük “emniyet subapı”dır. 

  7. At hırsızı her zaman umut doludur, kokain çekmiş bir müptela gibi "pembe dünyası" ve yüksek libidosu vardır ki; bu özel durumun asıl gayesi, mağdur ve çevresini etkileyerek onların müdebbir ve tasarruflu bir yaşam tarzından daima uzak durmalarının sağlamaktır. Bu "bol hayalli" dünyanın tamamlayıcısı ise bol tüketimli müsrif hayat tarzıdır ve bu suretle asıl hedefe ulaşılmış olacaktır.

 

İşletmeler İçin At Hırsızlığı:

 

Bilindiği gibi son asırda zenginlik ve harcama imkanları, şahıslardan daha ziyade şirketlerde temerküz etmeye başlamıştır. Şirketler, hem harcama gücü, hem de “para sahibi ile bunu kullananların farklı kişiler olması” hasebiyle at hırsızları nezdinde çok cazip bir çalışma alanı haline gelmiştir. Hukuk ve yasalar, at hırsızlığı zararlarına karşı çok etkin değildir. “ Trust Law” Anglosakson terminolojisinde bu yazının konusu olan suistimal yöntemlerinin cezalandırılmasına cevaz vermekle beraber, bu hususta açık tanımlamalar orada da yeterince yoktur. Ülkemizde ise “Alan razı, satan razı” paradigması, maalesef "at hırsızı modeli" soygun yönteminin dava konusu olmasına bile mani olmaktadır. Burada ahlak, koruyucu bir unsur olabilirdi lakin, onun ne bir yaptırım gücü vardır, ne de bizim toplum için genel kabul görmüş bir kural silsilesi, yani çalışmaz..... Bu nedenle sistem, kişi ve kurumları koruyamıyorsa, şahıs ve yöneticiler kendi ve işletmelerini korumak zorunda ve durumundadırlar. Temelinde muğlak olan at hırsızlığı tanımına karşı kurumsallaşmış şirketlerde genel korunma prosedürleri çerçevesinde bazı tedbir kuralları mevcuttur.

 

Karar ve harcama yetkileri ve süreçleri, üçüncü kişi ilişki tarifleri katı şekillerde tanımlanmış işletmelerde dahi at hırsızları her vakit açık kapı bulabilirler; özellikle de kriz veya hızlı büyüme dönemlerinde….

 

Yukarıda bir at hırsızının ayırıcı özellikleri ile kullandıkları teknikleri yazılıdır. Ancak bu yöntem tarifleri daha ziyade şahıslar üzerinde kullanılanlar olduğundan, at hırsızlarının şirketlere yönelik özel yordamlar geliştirilmiş olması pek mümkündür. 

Aslında bir at hırsızının bir işletmeye verdiği zararlar tam olarak ölçümlenemez. Zira eğer şirket batmaz ve yoluna devam ederse saldırıdan sonra dahi zararların etkileri devam edecektir. At hırsızı şirkette mesleğini "icra" ederken, diğer çalışanların çoğunluğu bu durumun farkında olacak ve işletme kaynaklarının yağmalanmasını an be an takip edecektir. Böyle bir durumda sadık ve düzgün bir çalışanın önünde iki seçenek kalır: çekip gitme ki bunu daha çok emek piyasasında değeri olan iyi elemanlar yapabilir, diğeri ise çalışanın kendi çapına göre eline bir kaşık alıp bu "hayasız ziyafete" iştirak etmesidir. Her iki durum da at hırsızı için ikinci bir zaferdir; hem kendi hırsızlığı "icma sureti ile ibra" edilmiş olacaktır, hem de şirkette bulunan çetin cevizleri kaçırmış....

 

At Hırsızının İşletme Uygulamaları:

 

  1. At hırsızı şirketlerde karar vericilerin en yakınlarında bulunur, özellikle finansal konularda yetkili olan yöneticilerin... Bu yer O'nun açısından en doğru mevzidir çünkü kendi lehine haksız olarak tahsis ettireceği kaynaklar için prosedür kısalmıştır, hem de nakit kaynağa herkesten daha yakındır. 

  2. At hırsızı giyim- kuşamına çok dikkat eder, daima (j)canti ve cool’dur. Cezp edici bakışları vardır. Bu durum "şirket imajı ve örnek model yönetici" ihtiyaçları açısından en tepedekileri etkileme hususunda da çok işe yarar. 

  3. Maaşı, harcırahları, içeriye olan borcu, şirket tahsisli arabasının sınıfı vs, muadillerinin çok üzerindedir. "Saf" karar vericiler bu garabetin sebebini O'nun şirkete çok şey kazandıracak ve asla kaçırılmaması gereken "talent" olduğu masalı ile açıklamaya ve yutturmaya çalışırlar. 

  4. Büyük alım ve satım kontratlarını "at hırsızı profesyonel" baştan sona götürmek ister. Patronlar da pek meyillidir bu karakterle temsil edilmeye çünkü; adam hem çok hırslı, istekli hem de afilidir. Eğer at hırsızı gayesine ulaşırsa şirket, esasen nelerin “götürüldüğünü” günün birinde anlar ama biraz geç… 

  5. At hırsızı asla operasyonel iş yapmaz, çünkü beceremez. Başı hep bulutlara yakın olmalı ki tepe yönetimine daha yakın ve hatta içinde olsun. Zaten O, ayak işi yapacak bir maraba değil özel bir insandır. At hırsızının en iyi “turnusol’u”, O’na şirketin sıradan bir rutinini, mesela " bir zarfı zamanında kargoya vermek" işini yaptırmaktır, becerebilirse temizdir. 

  6. At hırsızının diğer bir göstergesi, muadil pozisyonda başkalarına asla verilmemiş ayrıcalıklara sahip olmasıdır. Mesela eşine de şirket arabası tahsisi veya özel seyahat masraflarının işletme kaynaklarından ödenmesi gibi.. 

  7. Şirketin stratejik kararlarında at hırsızı mutlaka söz sahibidir. Çünkü çok geniş siyasi ve bürokratik çevresi!!! olduğu gibi, “yanlış ve eksik” kararlara asla itiraz etmez, sadece kafa sallar. At hırsızının önemli kararlar alınırken yakın olmaktan asıl gayesi, kendine doğrudan menfaat sağlayacak imkan ve ipuçlarını yaratmak veya en azından önceden bilmektir. 

  8. At hırsızı, patron veya paydaşlarla ilişkili şahıslardan her zaman ciddi miktarda paralar ödünç alabilme becerisine sahiptir. Bu iki amaca hizmet eder: servet sahibi olur; iki, artık o şirkete değil, şirket ona bağlıdır. Çünkü adamı atarlarsa para “deve” olur ve de kaptırılan paranın karşılığını bir an önce alma gayreti ile at hırsızından beklenti artar, böylece hırsızın piyasası fiktif şekilde değerlenmiş, çoğunlukla da haybeden terfi etmiş olur. 

  9. Şirket nakde ne kadar sıkışmış olursa olsun at hırsızı almak istediği paraları mutlaka alır, çünkü finans bölümü bilir ki; bugün o para ödenmezse yarın adam iki katını mutlaka ve kesinlikle alacaktır. 

  10. At hırsızı taktiksel olarak diğer departmanlara da “bulaşır”. Bu davranışın iki faydasını görür; birincisi, diğer bölüm yönetici ve çalışanları “tırsarlar”, ikincisi bu surette şirketin dengesi bozulur, böylece yalpalayan organizmayı “silkelemek” daha kolay hale gelir.

 

Yukarıdaki taktiklerin sayısını arttırmak elbette mümkün ve çok kolaydır. Bu “milli derdimizin” hap gibi bir katalog çözümü yoktur. İnsan ve işletmelerin, hiçbir iyi şeyi hak etmeyen sahtekarlara servetlerini kaptırmaları veya kaynaklarını kullandırmaları ülkemizin iş verimliliğini ve milli gelirini düşüren temel bir hastalıktır. Çok karmaşık ve üzerinde az durulmuş olan bu konunun çözümünün, derin psikolojik, sosyolojik ve hatta yasal bir üçgenin içinde konuşulmaya başladığı gün uzun vade içinde kısmen mümkün olabileceğini düşünmeye başlayabiliriz.

 

Diğer yandan “at hırsızı toplumsal bir ihtiyaca cevap verdiği için mi varlığını sürdürebiliyor?” sorusunun cevabı da çok önemlidir. Çünkü "aleni bir sorun" çözülemiyorsa ya sorun değildir, ya da çözülmesinin maliyeti sorunun kendisinden daha pahalı olacağından aslında çözülmek istenmiyor olabilir. Şirketlerimiz açısından ise temel açmazı gösteren ve tarif eden soru şudur: Acaba kaynak tahsisi ve yetkilendirme yöntemlerimizin kriterlerini doğru mu belirledik?, yani patronumuz patronluğa, üst yöneticilerimiz bu mevkilere layıklar mı? Elbette layıktırlar, ama ne hikmetse her daim şirketlerimizin çoğu krizde ve vatandaş olarak biz de onlarla birlikte krizdeyiz ve şirketlerimizin “beli”bir türlü doğrulamıyor. Bu “Türkiye Rutininin” sebebinin mutlaka bir izahı yapılmalıdır, aksi takdirde başka türlü “dört yılda bir tekrar eden Türk Usulü krizlerden” ilelebet kurtulamayacağız.

 

Asalaklar:

 

Ülkemizin geleneksel sorunlarından biri de “gizli işsizlik”tir. Teknik tanımı: “Ekonomide çalışıyor görünmesine rağmen, üretime hiçbir katkısı olmayan işçilerin yarattığı durumdur.” Yani personel işe gelir-gider ama onu işten çıkarırsanız üretiminiz negatif yönde değişmez, belki de artar.

 

Her insan ve ailenin bir asalağı olabilir. Bu çoğunlukla bir dost veya akrabadır ve “kaza-belamızı “ savar, vicdanı sorumluluğumuzdur. Önemli olan O'nun asalak olduğunu görmek ve bilmektir. Sosyal barış için Ortadoğu kavimlerinde asalak önemli bir figürdür.

 

İşletmeler açısından durum biraz farklıdır. Hem sermayedar hem de ilgili iç ve dış çevre menfaat unsurlarını etkileyen bir durumdur. Ekonomide tanımlanan sıfır gizli işsiz pratikte mümkün değildir, büyük şirketlerde de keza.. Asalaklar şirketleri öldürmez, batan şirketlerde katiller her daim at hırsızlarıdır. Asalaklar işletmeleri bir nebze zayıf düşürebilir sadece. Belki de eksik hesaplanan işsizlik sigortası işveren payının ilahi tahakkuklu ek primidir, asalak personelin şirkete maliyeti, kim bilir?

 

 

Şerif Elender

Kıdemli Danışman

​Ekonomi - Finans


Her hakkı mahfuzdur. İzinsiz hiç bir şekilde kopyalanamaz ve yazarın ismi zikredilmeden alıntılanamaz.

4 Aralık 2016

bottom of page