top of page

A.V.A.Y.O.

“Başı Dik, İçi Rahat” Yaşamak İçin Bir Zihinsel Araç Önerisi veya Kararların, Sözlerin ve Eylemlerin Pişmanlıkla Sonuçlanmalarını Önlemeye Yardımcı Bir Yöntem Teklifi

 

A.V.A.Y.O. bir akronim… Akıl, Vicdan, Ahlak, Yasa, Onur sözcüklerinin ilk harflerinden oluşturduğum bir akronim (kısma ad).

 

Bilenler bilir, 90'lardan bu yana yetkinlik, verimlilik ve performans geliştirme odaklı eğitim, danışmanlık ve koçluk hizmetleri veriyorum. Özellikle hizmet süreçlerimde Akıl, Vicdan, Ahlak, Yasa ve Onur  sözcüklerine sıkça değiniyor, dahası, bunların hemen her türden karar, iletişim ve eylem süreçlerinde adeta bir filtre grubu gibi bir arada kullanılması gerektiğini savunuyorum. Biraz daha açarsam, insanlar her hangi bir konuda, özellikle de orta veya uzun vadede “başları veya karınları ağrımasın” istiyorlarsa sözlerini ve davranışlarını (aksiyon ve reaksiyon) önce bu beşli filtreden (ideal olarak beş filtrenin tamamından) geçirmeleri gerektiğine inanıyorum. Tıpkı bir profesyonel fotoğrafçının en iyi sonuçları elde etmek için (başka şeyler yanında) makinesinde bir kaç filtreyi/lensi bir arada ustalıkla kullanması gibi.

 

Bu noktada “sözler ve davranışlar neden bu filtrelerin hepsinden birden geçirilmeli” diye sorulabilir. Aynı çerçevede, “sözleri ve davranışları örneğin sadece Akıl süzgecinden geçirmek, potansiyel negatif yüklerden, baş veya karın ağrılarından, pişmanlıklardan uzak bir yaşam için yeterli değil mi?” biçiminde bir soru akla gelebilir. Benim yanıtım: "Hayır, yeterli değil." olacaktır. Çünkü bir sözün veya davranışın salt akla uygun, mantıki, rasyonel olması onun, örneğin yasaya veya vicdana ya da ahlaka da uygun olduğunu garantilemez. (Bu noktada akıl kavramı da sorgulanabilir; Arapçadan ithal akıl sözcüğünün tam olarak  ne anlama geldiği… Ben bu sözcüğü “us, mantık, rasyonel düşünme…” anlamlarında kullanıyorum.)

 

Peki, sözleri ve davranışları sadece Yasa filtresinden geçirmek yetmez mi? Yasalara uygunluk şimdi veya gelecekte kişi aleyhine maddi/manevi (özellikle de manevi) yüklerin doğmaması için tek başına yeterli olmaz mı? Bence olmaz. Yasaları ihlal etmeyen sözler veya davranışlar onların örneğin vicdani bakımdan her zaman doğru olduğunu, bir başka deyişle kısa, orta veya uzun vadede kişiye vicdani yük getirmeyeceğini garantilemez. Buna karşın kimi insanların veya tüzel kişilerin yasal sınırlar içinde kalmakla birlikte kimi faaliyetlerinde etik sınırları defalarca deldikleri de bilinen bir gerçek. Herkesin bildiği bir başka gerçek de hayattaki her şey için hukuki bir yasa bulunmadığı. Dolayısıyla hukuki yasaların yol, yordam, hak, hudut bildirmediği durumlarda Yasa filtresi düşünme ve eylem süreçleri için nasıl işletilecek? Öte yandan, kimi zaman bazı insanların bazı yasalardaki boşluklardan yararlanarak bir takım kirli işler yürüttüklerine ya da bazen yürürlükteki yasaların arkasına saklanarak diğer insanların maddi/manevi refahını, esenliğini tehlikeye atabildiklerine de tanık oluyoruz. Dolayısıyla, sırf bu özelliklerden dolayı bile hukuki yasalar tek başlarına yüksek standartlarda, etik bakımdan sorunsuz ve dürüst eylemlerde bulunmanın, kişilerin ahlaki veya vicdani yükler altına girmemelerinin anahtarı olmayabilirler. Aynı şey kuruluşların (organizasyonların) “dahili yasaları” yani kuralları, politikaları ve prosedürleri için de geçerli. Bir başka deyişle, örgüt içi yaşamda “kitaba uygun” davranırken de ahlaka/ vicdana uygun olmayan davranışlar sergilemek mümkün.

 

Bazılarımız ise Vicdanın tek başına güçlü bir filtre olduğunu düşünebilir. Gerçekten de belli durumlarda neyin doğru neyin yanlış, neyin iyi neyin kötü olduğunu en iyi şekilde tespite yarayan dahili mekanizmamız, bir “iç ses” türü olan vicdandır. Nitekim bu iç sesimiz bugüne kadar bize pek çok durumda yol göstermiş, doğruyu eğriden, iyiyi kötüden ayırmamızda bize başka hiçbir kaynağın yapamayacağı denli yardımcı olmuş, hatta bazı riskli, tehlikeli durumlara düşmekten bizi kurtarmıştır. Ancak “içeriden” duyduğumuz her şeye inanmak, vicdani olduğunu düşündüğümüz her şeyi olduğu gibi yaşama geçirmek ne derece doğru? Takdir edersiniz ki, insanlar kadar kişilikleri, kişilikleri kadar da vicdanları farklılık ve değişkenlik gösterebilir. Bazılarımızın vicdanları yüksek sesle konuşabiliyorken, bazılarımızın vicdanları düşük sesle konuşmayı tercih edebilir. Keza bazılarımızın vicdanları belirli bir durumda hemen devreye girerken, bazılarımızın vicdanları “işi” ağırdan alabilir. Öte yandan, kimileri çeşitli durumlarda en ufak bir vicdani iç ses duymayıp diledikleri kadar “kötü işler” yapabilirken, kimileri en ufak bir yanlışlık için kendilerini orantısızca ağır vicdani yük altına sokabilirler. Son olarak, ahlaki vb bakımlardan doğru olanı yapmak ile bencil “isteklerin” veya “arzuların” emrettiğini yapmak arasında çatışma yaşandığında vicdanı yanıltmanın ya da bypass etmenin hiç de zor olmadığı bilinmekte, görülmektedir. Dolayısıyla vicdan da hangi sözlerin veya eylemlerin “doğru” olduklarının tayin edilmesi konusunda tek başına yeterli bir rehber veya en güvenilir filtre değildir.

 

Yine belirli bir durumda sarf edeceğiniz sözler veya sergileyeceğiniz davranışlar, örneğin, hem akla, hem yasaya, hem de vicdana uygun olabilir ancak “onur” (öz saygı, haysiyet) bakımından kişisel planda son derece negatif sonuçlara yol açabilir.

 

Örnekler artırılabilir ancak geldiğimiz nokta itibariyle ne demek istediğimin anlaşıldığını tahmin ediyorum.

 

Her hangi bir durumla ilgili olarak sarf edeceğiniz sözler, yazacaklarınız veya sergileyeceğiniz davranışlar AVAYO beşli filtresinden geçmişse, bir başka deyişle hem akıldan, hem vicdandan, hem ahlaktan, hem yasadan ve hem de onurdan teyit aldıysanız, o takdirde çekineceğiniz veya korkacağınız bir sonuçla karşılaşma riskinizin sıfır olmasa da “en aza” yaklaştığından söz etmek mümkündür. Dolayısıyla her hangi bir vadede “baş ağrısı” veya karın ağrısı” çekmek (veya sevdiklerinize/sizi sevenlere çektirmek), repütasyonunuzu mahvetmek, maddi-manevi iyilik durumunuzu bozmak istemiyorsanız AVAYO’yu günlük hayatınızda "çalıştırmama" hatasına düşmeyin derim.

 

İşim gereği yönetim, liderlik, iletişim, zamanı/kaynakları verimli kullanmak, değişim, yüksek performans, kültür gibi konularda evrensel geçerliliği olan, araştırmalarla/bilimle desteklenmiş ve sahada başarıyla uygulanmış bir takım bilgileri, tavsiyeleri, yaklaşımları öğrenmek veya kendi deneyimlerini bizimle birlikte yeniden değerlendirmek isteyen değerli profesyonellerle çeşitli seminerlerde, workshop’larda, konferanslarda sıkça bir araya geliyor, çalışmalar yapıyoruz.  Bu çalışmalarda masaya yatırılan konularla ilgili araştırma sonuçlarından, teknik bilgilerden, en iyi uygulamalardan, analizlerden, sentezlerden… ezcümle her şeyden önce bu filtreden ve düzenli kullanım gereğinden bahsediyor, AVAYO’nun sağlıktan sonra belki en önemli başarı-mutluluk-huzur getiricilerden birisi olduğunun altını çiziyorum. Zira özellikle profesyonellerin zorlandıkları, iyileşmek/gelişmek istedikleri alan/konu ne olursa olsun, bu alanlar veya konular bağlamında insanlara, eşyaya, olaylara, durumlara önce AKIL-VİCDAN-AHLAK-YASA-ONUR perspektifinden bakabilmeleri durumunda, sorunlarının büyük kısmına baştan çözüm bulabileceklerine, arzu ettikleri gelişim veya iyileşme düzeylerine çok daha kolay ulaşabileceklerine inanıyorum. Bu inancım hayatın farklı alanlarında faaliyet gösteren ve "başı dik, içi rahat" yaşamak isteyen her birey, her topluluk ve her toplum için de geçerli... 

 

Mustafa Ekrem Eke

Kıdemli Danışman​

Değişim ve Performans



Her hakkı mahfuzdur. İzinsiz hiç bir şekilde kopyalanamaz ve yazarın ismi zikredilmeden alıntılanamaz.

26 Ocak 2018

bottom of page