top of page

Dolar (Döviz) Kuru Ne Kadar Yükselebilir?

DOLAR 100.- TL – 1,000.-TL OLUR MU?


Bu cevabı en çok merak edilen spekülatif soruyu farklı cümlelerle şöyle de yazabiliriz: Acaba 1 Amerikan dolarının bugün 17.50 TL olan değeri 100.- liraya çıkar mı? Veya 1 TRY’nin değeri 5,71 USD¢ (Cent)’inden 1 sente düşer mi? Yani %471 daha değer kaybeder mi paramız?


Tam 45 yıl önce Temmuz 1977’de bazı Türk vatandaşlarının, USDTRL paritesi 17.50 iken yukarıdaki soruyu en azından merak edip cevabını düşünmüş olması kuvvetle muhtemeldir. Evet, 45 yıl önce de dolar 17.50 liraydı. 1977 ülkemiz için siyaseten başlayan kaotik sürecin ekonomimizde de vücut bulmaya başladığı yıldı. Dünyada petrol fiyatları kaynaklı yüksek enflasyon vardı. Türkiye ise enflasyon şokundan gerek koalisyon hükümetlerinin zayıflığı ve gerekse Dünya Finansal Sistemine uyum sağlamayan ekonomik aktörlerimiz nedeniyle gecikmeli ve haddinden fazla olumsuz etkilendi. O günlerde çok az kimse rasyonel ve zamanın ruhuna uygun düşünebiliyordu. Neticede Türkiye enflasyona karşı gerekli tedbirleri alamadı ve uzun dönemli yapışkan bir enflasyonist girdaba düştü ve 30 yıl orada kaldı.


1977 ile 2022 Arasındaki Benzerlik Sadece Dolar Kurunun 17.50 Olmasından İbaret Değil:


  1. Hükümetin belirlediği mevduat faiz oranı %9 iken geçinme endeksi (TÜFE) % 46.8 oranında artmıştı ve %26 negatif reel faiz oluşmuştu.

  2. Ticari kurumların ihracat ve diğer döviz gelirlerinin tamamı ülkeye getirilerek TCMB ve bazı yetkilendirilmiş bankalara satılmak zorundaydı; katı bir zorunlu döviz devri uygulaması… İhracatçı işletmenin ithalat için döviz ihtiyacı varsa en fazla %25’i kadar kısmı tahsis edilirdi.

  3. 1977’de TCMB’nin ‘doğrudan kredileri’ %81’in üzerinde arttı.

  4. 1976’da 16 milyar USD olan TCMB döviz ve altın rezervleri toplamı 1977’de %40 azalarak 9,7 milyar dolara düşmüştü.

  5. Net dış varlıklar %68 oranında eridi.

  6. Yurtdışı kredilere erişim zorlaşmış, ülkenin ithalat yapabilmek için yeterli rezervi olmadığı endişesi başlamıştı.

  7. KKM benzeri Dövize Çevrilebilir Mevduat (DÇM) isimli bir finansal imkan vardı. Ayrıca “Kredi Mektuplu Döviz Tevdiat Hesabı” isminde ikinci bir türev ürün icat edilmişti.

  8. Devlet nezdinde “döviz sahibi” olmak makbul bir durum değildi, hatta yasalara göre suç idi. Ama vatandaşlar yasaklara rağmen tasarruflarını döviz ve altında değerlendirdi.

  9. Türkiye’ye açık silah ambargosu, gizli ekonomik ambargo uygulanıyordu.

  10. Türkiye NATO’dan 1974 yılında ayrılan Yunanistan’ın yeniden üyelik başvurusunu veto etti.


Ama Tecrübe Yoktu;


1977’de “acaba dolar 100 lira olur mu?” sorusunu aklında getiren bir Türk’ün sahip olduğu tecrübe, bilgi ve veri portföyü günümüze kıyasla oldukça yetersizdi. USDTRL kuru 1958 devalüasyonuyla birlikte (Aslında ‘4 Ağustos 1958 Ekonomik Kararları’ terminolojisi ve yöntemi açısından günümüz ekonomi bürokrasisi için ilginç bir membadır.) 9.00 TL olmuştu. Yani dolar 20 yılda ancak 2 katına çıkmıştı, pek de panik yapılacak bir durum yoktu; 1958 – 1977 trendine bakarak “dolar 100 lira olur mu?”nun cevabı “olabilir ama 100 sene sonra” cümlesiyle cevaplanacak hesabi sonucu verirdi. Ama öyle olmadı, sadece 45 yıl sonra 100 değil tam 1,000,000 (Birmilyon) kat değer kazandı ABD doları. Kim bilebilirdi ki?


Paranın Değerini Ne Belirler?


İktisadi kurallara göre bir şeyin değeri (fiyatı) piyasada belirlenir; elbette piyasanın gerçek piyasa olması gerekir. Dünyada derinliği ve işlem hacmi en fazla olan tezgah üstü düzenekler döviz piyasalardır, müdahalesi en zor ekonomik alandır. “Dalgalı – serbest kur rejimi” uygulayan ve sermaye ve kambiyo serbestisi olan ülkelerin paralarının piyasadaki fiyatı (kısa süreli geçici dönemler hariç) makul ve adildir. Zaten ‘reel (efektif) döviz kuru’ ve ‘satınalma gücü paritesi’ kullanarak ikinci bir hesaplama ile sağlama yapmak mümkündür ama buradaki (varsa) sapma, paritenin doğru değerini değil ülkelerin yönetimsel ve insani kalitesiyle ilgilidir daha ziyade. Bilinmelidir ki ‘makul olmayan bir parite değerini’ uzun süre taşıyacak ekonomik ve siyasi güç yoktur. Haziran 2022 itibariyle TCMB tarafından hazırlanan Reel Efektif Döviz Kuru 2007 sonunda gördüğü en yüksek 127.71 değerinin %58 altında, 53.33’tür. Bu değişim aşırı görülebilir ama -aynı şey olmamakla birlikte- EurUsd paritesindeki 20 yıl içindeki tepe – dip seviyeler arasında %49 fark vardır. Reel efektif kur hesaplamaları uzun vadeli tahminler için yönelimi ve hızının ölçüsünü değiştirmemektedir. Zaten bu yazının konusu değerlerdeki aşağı yukarı dalgalanmalar (volatilite) değil uzun vadeli USDTRY trendidir.


Bir ülkenin parasının orta ve uzun dönemde diğer para birimlerine (Dövize) karşı değerlerini etkileyen ve fiyatının makul seviyede oluşmasını sağlayan şey ülkenin total yönetim kalitesidir. Ancak yönetim kalitesi denen şey ölçümlenip rakamlara dönüştürülemediği için sayılara bakarak yönetim kalitesi hakkında fikir ediniyoruz. Sayılardan oluşan veri setleri bize ülkenin nasıl (ne kalitede) yönetildiğini söylüyor: İşgücüne katılım oranı, kişi başına gelir, işsizlik oranı, enflasyon oranı, parasının döviz karşısında değişim trendi ve hızı, büyüme hızı vb.


Bir Paranın Diğer Ülke Paralarına Göre Değerinin Değişim Yönünü Belirleyen 3 Sayısal Faktör Vardır:


  1. Enflasyon Oranı: Enflasyonu yüksek olan ülkenin parası değer kaybeder. TCMB verilerini de bu başlıkta anlamak gerekir.

  2. Faiz Oranı: Ekonomi ilmine göre enflasyon – faiz arasındaki kuvvetli korelasyon ve türev ürünleri kontratlarının doğası gereği faizi yüksek olan paranın değeri önceleri yükselir, uzun vadede ise düşer.

  3. Cari Denge: Ödemeler Dengesi Tablosunda Cari Dengesi negatif (Cari açık) olan ülkenin para birimi değer kaybeder. Aynı zamanda döviz kurlarındaki anormal değer sapmaları cari açık – fazlasını etkileyerek döngüsel denge sağlayan bir unsurdur.



Türkiye’de Yakın Zamanda Enflasyon Düşebilir mi?


“Enflasyon Fırsat mıdır” başlıklı yazıda ülkemizde orta vadede yüksek enflasyonun makul seviyelere düşürülmesinin şartlarından ve zorluğundan bahsedilmişti. Mart 2022’de yayınlanan 52 numaralı bu yazıda yüksen enflasyonun sosyokültürel temellerinin varlığından bahisle aslında hem hane halkı, hem işletmeler hem de kamunun işine gelen bir fenomen haline geldiği anlatılmaya çalışılmıştı. Nitekim Cumhurbaşkanı “Asıl sorunun enflasyon değil hayat pahalılığı olduğu” öne sürmüştür, bu görüş bir açıdan doğrudur. Bu ifadeyi şöyle de anlayabiliriz: enflasyon devam edebilir ama mağdur olanların zararlarını telafi edeceğiz. Bu cümleden asıl anlaşılması gereken ise “yüksek enflasyon sarmalına girilmiş” olduğunun kabulüdür.


Bir yıl içinde seçimler yapılacaktır. Eğer seçimi mevcut yönetim kazanırsa “demek ki önermem doğruymuş, diğer dış olumsuzlukların yanında yüksek enflasyona rağmen seçimi kazandım; iktisadi politikayı değiştirmeye gerek yok” inancıyla yola devam edecektir. Ayrıca merhum Demirel’e atfedilen “boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur” deyişinin son kullanma tarihinin dolduğu ve Türkiye’de sosyoekonomik paradigmanın değiştiği iyice anlaşılmış olacaktır.


Yok eğer seçimi muhalif yapılanma kazanırsa ekonomiyi yönetmek isteyen siyasi partilerin (birisi hariç) ellerinde enflasyonla mücadele için plan olmadığı gibi bunun için hangi yönetim felsefesini tercih ettikleri ve yetkiyi kime verecekleri hususunda mutabık olmadıkları görülmektedir. Kaldı ki muhalefet cephesinin öncelikli söylemlerini “mevcut yönetici kadrosunu tasfiye etmek suretiyle çözüm üretmek” üzerine kurguladıkları intibaı verilmektedir.


1977 – 1980 döneminde hem sağ partiler koalisyonu hem sol tandanslı CHP hükümetleri görev yaptı. Türkiye İktisadi tarihinin en önemli ve radikal hamlelerinden 24 Ocak Kararları 1980 yılında demokratik seçimle iktidara gelmiş Demirel tarafından dönemin Batı Ekonomik Sistemine entegre olabilmek için alındı. 12 Eylül 1980’de darbe oldu ve ülkeyi 3 yıl 3 ay bir cunta yönetti. 1983’de itibaren ülkeyi 8 yıl boyunca neoliberalizmin güçlü temsilcisi Turgut Özal’ın partisi ANAP yönetti. Sonra başka iktidarlar ve siyasi yapılar, başbakanlar geldi ve gitti. Ama hiçbiri Türkiye’yi yüksek enflasyon belasından kurtaramadı. Enflasyon sorununu çözemeyenleri halk yeniden seçti. Belki de Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın dediği gibi halkın enflasyonla ilgili derdi yoktur, mal ve emek piyasalarının canlı olması, finansal çarkların dönmesi daha önemlidir; siyasi tercihlerini başka faktörlere bakarak yapıyordur. Öyleyse çok meşakkatli ve ancak orta - uzun vadeli planlarla, ancak iç ve dış güçlerin desteğini arkasına alarak gerçekleştirebilecek enflasyonla mücadele işine niye girişilsin? Kaldı ki iç güç (kadim bürokrasi) ve dış güçler neden enflasyonun düşmesini istesinler ki?


1977'de USDTRL 17.50'den itibaren kritik dolar kuru seviyelerinin baz alındığı TR – USD Enflasyon Serileri ile buna göre hesaplanan USDTRY kuru değerleri.


Tablodaki verilerin özeti:


1977 Haziran’ında 17.50 TL olan Dolar fiyatı 4 yıl sonra 100.-TL’yi geçmiştir, bunun 2 yıl sonrasında ise 200.- lirayı… 1,000.- TL’yi ise 10.5 yılda geçerek tam 59 kat değer kaybetmiştir. 20 yıl sonra ise TL’nin USD’ye karşı değer kaybı 8,270 kat olmuştur.  45 yılın sonunda TL tam 1,000,000. (Birmilyon) kat (kere) değer kaybetmiştir (2005'te TL'den 6 sıfır atıldı.) Amerikan parasına göre...

Dolar kuru ile Türkiye TÜFE serileri arasında 0,98 korelasyon katsayısı bulunmaktadır ve bu değer kuvvetli doğrusal ilişkiyi göstermektedir. Ayrıca bu tablo kullanılarak 1977 bazlı reel efektif USD kuru dahil olmak üzere birçok analiz yapılabilir.


Yukarıdaki tablonun da gösterdiği gibi yüksek enflasyonunuz varsa, paranız enflasyon oranına yakın bir büyüklükte değer kaybedecektir. Elbette ki paranın dövize karşı değer kaybetmesi de enflasyonun ana sebeplerinden biridir ama bu tek başına kronik enflasyonu açıklamaz. Türkiye dövizi baskılayarak enflasyonu düşürmeyi 2000 yılında IMF desteğiyle denedi, başaramadı; bu metot nihayetinde meşhur 2001 krizine sebebiyet verdi. Bu ifade(önerme) deterministik bir cümle olmasa bile bir karinedir.


Sonuç:


“Dolar 100 TL – 1,000 TL olur mu?” sorusunun cevabını bilebilmek için enflasyonun ne olacağı hususunu doğru tahmin etmek gerekir. Bu noktada ise “temennileri tahmin” olarak görüp karıştırmamak ilk yapılacak şeydir. 2001 krizi sonrası gösterilen enflasyonla mücadele iradesinin sonucunda bir ara %5’in altına düşen yüksek enflasyon hastalığımızı atlattığımıza neredeyse ülkenin tamamı inanmıştı, bir miktar sapma olması ise konjonktürel olarak yorumlanmıştı. Ancak 2016’dan itibaren iktidarın yönetim değerleri dizisi, öncelikleri ve paydaşları değişince, 2001 öncesine hatta 70’lere dönme emareleri ortaya çıkmış ve bunların sonuçları yaşanmaktadır. Bu geri dönüşten vaz geçilmediği sürece de enflasyonun ve TL’nin değer kaybının önüne geçmek ve tutarlı bir tahminde bulunmak kısa vadeler için bile günden güne zorlaşmaktadır.


Kullanılan Kaynak ve Veriler:

https://evds2.tcmb.gov.tr/index.php?/evds/searchEvdsValue/QHnEsWxsxLFrI2RvbGFyIzE5NzBA

https://www3.tcmb.gov.tr/enflasyoncalc/enflasyon_hesaplayici.html

https://www.tcmb.gov.tr/wps/wcm/connect/fd5e96d0-df48-4212-8994-59c66bf50ec2/1977_Yillik_Rapor.pdf?MOD=AJPERES&CACHEID=ROOTWORKSPACE-fd5e96d0-df48-4212-8994-59c66bf50ec2-mh5x3rT

https://www.minneapolisfed.org/about-us/monetary-policy/inflation-calculator/consumer-price-index-1913-


Okunması Önerilen İlgili Yazılar

https://www.linkedin.com/pulse/i%C5%9Fletme-sorunlar%C4%B1-52-enflasyon-firsat-midir-serif-elender/

https://www.linkedin.com/pulse/i%C5%9Fletme-sorunlar%C4%B1-44-%C5%9Firketlerin-rek%C3%A2bet-g%C3%BCc%C3%BC-ve-almanya-elender/

https://www.linkedin.com/pulse/i%C5%9Fletme-sorunlar%C4%B132-ambargo-ve-boykot-%C5%9Fartlarinda-i%C5%9F-idaresi-elender/

https://www.linkedin.com/pulse/i%C5%9Fletme-sorunlar%C4%B1-d%C3%B6vizle-imtihanimiz-serif-elender/



Şerif Elender

Kıdemli Danışman

Ekonomi - Finans


Her hakkı mahfuzdur. İzinsiz hiç bir şekilde kopyalanamaz ve yazarın ismi zikredilmeden alıntılanamaz.

24 Temmuz 2022

bottom of page