top of page

Enflasyon Fırsat Mıdır?

ENFLASYONİST DÖNEMDE İŞ İDARESİ NASIL OLMALI?


Eski güzel(!) günler geri geldi; 1970’lerin bir ‘dejavu’sunu yaşıyoruz sanki!!!


‘Ev fiyatına satılan dünyanın en pahalısı binek arabalar’, futbolumuzun Avrupa’daki başarıları(!), 1. Petrol Krizinde yaşadıklarımıza nispet Körfez ülkelerinden “medet ummak” ve devlet zoruyla düşük mevduat faizi ve de elbette yüksek enflasyon


Yüksek enflasyonla Dünya ilk kez 16. asırda İspanyolların yeni işgal ettikleri devletlerin altın ve gümüşlerine el koyarak Avrupa’ya sürmesiyle, başka bir anlatımla “sikke” hammaddesinin arzındaki patlama neticesinde oluşan fiyat yükselişleri neticesinde tanıştı. Para miktarı artmıştı ama mal arzı o kadar artmadığı için “ikisi bir arada” mal fiyatı artmış ve paranın değeri hızla düşmüştü.


Dünyada sondan bir önceki yüksek enflasyon devri ise 1970’lerin başında önce 'Bretton Woods Para Sisteminin' çöküşüyle oluşan finansal belirsizlik ve ardından güneyimizdeki iki halkın savaşması sonucunda oluşan uluslararası siyasi çalkantı sonucunda fosil yakıt arzının kısılması ve uluslararası petrol ticaretine getirilen kısıtlamalar neticesinde, bu önemli tüketim maddesinin fiyatının hızla 5-10 kat artmasıyla başlamıştı ve yaklaşık 5 yıl kadar sürmüştü. Ama bizde bu enflasyonist süreç 30 yıl kadar sürdü, belki de asla tamamen bitmeden gizlendi. Enflasyon birkaç yıllığına sinsice saklandı; çünkü 30 yıllık süreçte bir yıl hariç asla %5’in altına düşmedi ve ilk ciddi tetiklenmeyle yine hayatımıza sert biçimde bir kez daha girdi. Dahası, son 50 yıldaki ikinci küresel enflasyon 2020 – 2021 “Covid 19 Pandemi” dönemi sonucunda oluştu. Tüm dünyanın dahil olduğu üretim sistemlerinin ve bazı dağıtım süreçlerinin aksaması, çalışma düzenlerinin ve tüketim alışkanlıklarının bozulmasının yanında küresel para arzı 2 kattan fazla artınca İktisat İlminin kuralları sonucu kaçınılmaz şekilde tüm ülkeleri etkileyen "yüksek enflasyon" ortaya çıktı ve bir süre daha devam edecek gibi.


Enflasyon, Yüksek Enflasyon ve Hiper Enflasyon


Enflasyon, Ekonomi Bilimi açısından fiyatlar genel seviyesinin kısa vadede bile hissedilebilir derecede artmasıdır. %3 - 4’ü geçen enflasyon gelişmiş ekonomiler için “enflasyonun yükselmesi” anlamına gelmektedir. Yüksek enflasyon için ise %10 üzerinde seyreden fiyat artışlarını ifade etmektedir. Ancak ülkemizde ‘yüksek enflasyon’ biraz daha yukarıda olduğu şartlarda konuşulmaktadır. Hiper enflasyon ise dünyada % 50 üzeri, bizde ise uzun süreli %100’den büyük oranları ifade etmektedir. Muhasebe Bilimi açısından ise yüksek enflasyon üç yıl art arda kümülatif yüzde yüz ve üzerinde artış göstermesi olması durumunda vardır ve “Enflasyon Muhasebesi ancak bu şartlarda kullanılmalıdır.”


Ülkemizde günümüz itibarıyla (2022 ilk ayları) %50 ile %100 aralığında belirlenmiştir. Ki bu rakamlar TUİK tespitleridir. Bunların dışına farklı isim ve teknikler kullanılarak daha geniş aralıkta fiyat artışları hesaplanmaktadır, ama zaten kullanılan rakamların en düşüğü ile en yükseğinin büyüklük farkı 4 kattır (12 aylık ortalama TÜFE ile YiÜFE); tecrübelerimize göre hemen olmasa dahi bir yıl içinde en yüksek rakam, ortalama değer olacaktır. Şayet rakamlara dikkat verilirse esasen söylemek istedikleri nokta, en azından önümüzdeki birkaç yılda yüksek enflasyonla birlikte yaşama ihtimalimizin çok yüksek olduğudur.


 YÜKSEK ENFLASYONUN SEBEP VE SONUÇLARI


Literatürde “düşük (makul) seviyede seyreden enflasyonun varlığı” ekonominin daha sağlıklı işleyebilmesi için yararlı olduğuna dair bir inanış ve kabul vardır. Buna göre tüketimin ve yatırımların canlı olabilmesi için az bir miktar, yani %2-3 enflasyon iyidir, çünkü işletmeler zam yapabilmek için talebin olmasını beklerler ve gelecekteki talep için ise yatırım yaparlar. Demek ki enflasyonun iki sebebi ve motivasyonu vardır: Arz ve talep yönlü…


İktisat İlminin enflasyonu aritmetik yöntemle en iyi izah eden 'fiyat - miktar' grafiklerinde üç kavramdan parasal olanın ölçme güvenirliliğinin ortadan kalktığı belirsizlik şartlarında tüm "pazarlama stratejileri" bir illüzyona dönüşmüştür ve bu bir kaostur.


TCMB’ye göre ise:


Bir ekonomide enflasyon oluşmasının temel olarak 4 nedeni vardır:


a. Talep Enflasyonu

Talep enflasyonu; mal ve hizmet arzının, toplam talebin artış hızına ayak uyduramaması hâlinde ortaya çıkar. Bu gibi durumlarla, genellikle ekonominin toparlanma sürecine girdiği ve işsizlik oranlarında azalma yaşandığı dönemlerde karşılaşılır. 


b. Maliyet Enflasyonu

Maliyet enflasyonu, petrol ve gıda gibi emtia fiyatlarının yükselmesi veya doğal afetler gibi nedenlerle üretim maliyetlerinde artış yaşanması sonucunda ortaya çıkar. Bu tür durumlarda, toplam arz azalır ve akabinde fiyatların genel seviyesinde yükselme yaşanır. ,


c. Para Arzı

Para arzının artması, enflasyonun oluşmasındaki bir başka unsurdur. Bu durumda, yatırım ve tüketim harcamaları artarak fiyatlar üzerinde yukarı yönlü bir baskı oluşur. 


d. Enflasyon Beklentileri

Tüketici ve üreticilerin gelecekte fiyatların yükselmeye devam edeceği yönündeki beklentileri; enflasyonun oluşmasındaki diğer bir etkendir. Bu tür beklentiler, ücret talepleri aracılığıyla mal ve hizmet fiyatlarının artmasına (da) neden olur.” 


Yukarıdaki cümleleri açmak gerekirse talep enflasyonu; tüketici veya ‘satın alıcının’ almak istediği mal ve hizmetlerin miktarı mevcut arzla hemen karşılanmıyorsa “piyasada fiyat oluşumu” kuralı gereği fiyatlar yukarı gidecektir ve bu, enflasyondur.


Maliyet Enflasyonu konusunda ise ülkemiz özelinde yukarıdaki izahatta olmayan asıl bir faktör var: Devalüasyon… Türk Lirasının diğer para birimlerine karşı hızlı ve sert değer kaybı Türkiye’de fiyat artışlarının esas müsebbibi olarak kabul edilmektedir ve bu bizim bir ‘ekonomik – kronik’ hastalığımızdır. Bu hastalığın tedavi edilememesinin çok derinlerde sosyokültürel sebepleri olmalıdır.


Para arzı enflasyona sebep olur; bu 1970 – 2000 arasında olduğu gibi bütçenin Merkez Bankası kaynaklarından finanse edilmesi şeklinde olabileceği gibi, son yıllarda uyguladığımız ticari bankalarının talep eden herkese bol, kolay ve ucuz fon temin edilmesi yöntemiyle de olmaktadır.

Enflasyon beklentisini farklı bir şekilde izah etmek gerekirse, alıcının dün almadığı için pişman, satıcının yarın satmadığı için çok daha nadim olacağına inanan insanların ekonomik davranışlarını yönlendiren düşünce biçiminin toplumun tamamına (en azından büyük çoğunluk) hâkim olmasıdır. 

Ülkemizde yukarıdaki faktörlerinin dördünün bir arada olmasının yanında elimizde “genel kabul görmüş” bir iktisadi politikanın yokluğu, önümüzdeki uzun yıllar boyunca yüksek enflasyonla birlikte yaşayacağımızın işareti gibi durmaktadır.


Yüksek Enflasyonun sonuçları ise TCMB’ye göre tersten (tariz) aşağıdaki gibi anlatılmıştır.


Başlık: Fiyat İstikrarının Sağlandığı Bir Ekonomide (yani enflasyon yoksa) https://www.tcmb.gov.tr/wps/wcm/connect/06084069-3751-44a3-ba98-fc5a65b908ba/Enflasyon_FiyatIstikrari.pdf?MOD=AJPERES

“”Göreli fiyatlar kolaylıkla izlenebilir. Gelir dağılımının bozulması önlenir. Fiyat istikrarı, yatırımcılara ve tüketicilere göreli fiyatları kolayca karşılaştırma imkânı tanıyarak yatırım ve tüketim kararlarının sağlıklı bir şekilde verilmesini ve ülke kaynaklarının daha verimli alanlara yönlendirilmesini sağlar. Böylece fiyat istikrarının sağlandığı bir ortamda büyüme potansiyeli artar. (Yani Değerlerin TL ile ölçümlenmesi mümkün olmaz)


Tasarruf sahipleri ve yatırımcılar enflasyon risk primi talep etmez. Tasarruf sahipleri ve yatırımcılar yüksek enflasyonunun yaşandığı ülkelerde yatırımlarının getirisini enflasyon riskinden korumak için olması gerekenden daha yüksek getiri talep eder. Bu da faizlerin yükselmesine ve dolayısıyla, yatırım maliyetlerinin artmasına neden olur. Yüksek faizler yatırımları azaltır ve ülke kalkınmasını olumsuz yönde etkiler.


Verimsiz harcama ve yatırımlar azalır. Enflasyonun yüksek ve dalgalı olduğu ortamlarda, hane halklarının ve firmaların kaynaklarını henüz ihtiyaçları olmayan, ancak ileride ihtiyaç duyabilecekleri mallar için kullanmaları, yani gereksiz mal stoklamaları, daha verimli alanlarda kullanılacak veya tasarruf edilecek kaynakları azaltır. Fiyat istikrarı bu tür gereksiz mal stoklamalarını azaltarak harcanan bu kaynakların daha verimli alanlara aktarılmasına olanak verir.


Enflasyondan korunmak için gereksiz/verimsiz uğraşlar azalır. Yüksek enflasyon, yatırım kararlarının çok sık değiştirilmesine, yatırım araçları arasında harekete ve “ayakkabı eskitme maliyeti” olarak bilinen arama maliyetine neden olur ve zaman kaybına yol açar.


Para ikamesi (dolarizasyon) azalır. Yüksek enflasyon, yerel paraya olan güveni azaltarak ekonomik birimlerin daha değerli olan yabancı paraları kullanmayı tercih etmelerine neden olur. Yabancı parayı elde tutmak ise, o ülkeye faizsiz kredi verme anlamına gelir. Para ikamesi olgusu, ülkenin emisyon kapsamında elde ettiği senyoraj gelirlerini azaltırken, bir anlamda yabancı ülkeye maliyetsiz kaynak sağlar.


Gelir dağılımın bozulması önlenir: Enflasyondan en fazla sabit gelirliler zarar görür ve gelir dağılımı kendini enflasyondan koruyamayan kesimlerin aleyhine bozulur. Bu kesimler genelde toplumun alt ve orta gelir gruplarıdır. Ayrıca, enflasyondaki beklenmedik artış sebebiyle borç verenler, azalış sebebiyle ise borç alanlar zararlı çıkar ve bunun neticesinde gelir dağılımı bozulur. Gelir dağılımının bozulması toplumsal barışı da olumsuz etkiler.””


Devlet Enflasyonun Neresindedir?


Yüksek enflasyon bazen devlet politikası olarak vardır ve bürokratlarca ve/veya siyasiler tarafından “Alî iktisadi hedefler” için elzem olduğu düşünülür. Bir ülkede halen servet paylaşımı kavgası (hukuk dışı) sürdürülüyorsa, ‘yüksek enflasyon sürecinin varlığı’ siyasilere ve vatandaşlarına bulunmaz bir imkan sunabilir. Çünkü kartlar her sabah yeniden dağıtılmaktadır ve kimsenin “eli garanti” değildir. Diğer yandan yüksek enflasyon, rakamların ve sayıların anlamını her sabah yeniden dikte ettirir; dün değerler dünde kalmıştır; bugün göreceli olarak başkalarına göre ya daha iyi yada kötü durumdasınızdır. Bu durum sadece sabit gelir ve getiriler için geçerli değildir, varlık değerleriyle de ilgilidir. Mesela varlıklarını TL mevduatta değerlendiren biri 2022 yılında muhtemelen servetinin en az %35’ini kaybedecektir. Bundan kaçınmak için TL’den çıktığında ise belki trene geç bindiği için aynı miktar kaybı yaşaması da muhtemeldir. Yüksek enflasyonda hep birileri ütülür; karar vericilerin mevcut politikasına göre toplam tasarrufların %40’nı oluşturan TL enstrüman yatırımcıları devlet zoruyla fakirleştirilmek istenmektedir ve asıl trajikomik olan ise aynı yöneticilerin “Türk Lirasına güvenerek” varsa ellerindeki dövizleri satmalarını, yoksa da almamalarını önermektedir.


Yüksek enflasyondan herkesin beklentisi farklı olabilir; sabit gelirli memur veya işçi de bu ekonomik kaos ortamında ‘ölçüsüz yüksek’ zam talep etmeyi hak görmekte ve belki de bunu elde edebileceğini ummaktadır. Demek ki asıl şikayet edilen şey yüksek enflasyon değil, “hayat pahalılığıdır”. Fiyatlar, “benim gelirim daha fazla artacaksa” istediği kadar yükselsin şiarı hakimdir uzun süre yüksek enflasyon yaşayan gölgelerde…


Ekonomistler göre faktör gelirlerden biri olan “faizin” Milli Gelirden %5 ila %7 arası pay aldığını hesaplanmaktadır. Yüksek faiz veya birkaç puanlık makul pozitif reel faiz uygulansa idi “faizcinin cebine” hane halkı (ki onların da bir kısmı aslında faizci), müteşebbis ve rantiyeciden cüzi bir transfer yapılacaktı. Halbuki en az %50 – 60 oranında gerçekleşecek olan enflasyon, korunmasız TL gelirli veya servet sahibi Türk vatandaşlarından, döviz ve mal – emtia sahibi diğer vatandaşlara sağlanan gelir yada kaynak transferinin çok daha acımasız ve tehlikeli bir politika olduğu açıktır.

  

İŞLETMELER YÜKSEK ENFLASYONDA NASIL YÖNETİLMELİDİR?


Devletin mali politikalarını devletin sahiplerine bırakarak işletme sahiplerinin kurumlarını ve işdaşlarını korumak adına önerilebilecekleri 3 ana başlıkta altında toplamak mümkündür.


Enflasyonist Süreçte Kritik Kararlar için Hatırlatmalar:


a. Ücret: Sektörlere göre farklılık göstermekle birlikte satılan malın maliyeti (SMM) açısından daima ilk iki sıra arasında bulunan emek karşılığı ödenen bedellerin toplamı olan ücret giderleri, işletmelerin, yüksek enflasyon dönemlerinde en kolay avantaja çevirdikleri ve kısmen kontrol edebildikleri girdilerin başında gelir. Ücretler, bir sene boyunca sabit olan nadir maliyetlerden biridir. Diğer ‘işletme gelir tablosu unsurları’ arasında değişkenler arasında sabit tutulabilen tür olan ücretler, enflasyon yükseldikçe ve de sektörünün ortalama birim satış fiyatları artıkça şirketlerin kârını en fazla oranda arttırma kabiliyetine sahiptir. İşletme satış gelirlerini -miktar bazında sabit tutarken- artırabiliyorken işçinin yıl aynı ücrete razı olmasının kârı ne kadar artıracağını hesaplamak basit bir aritmetik sorusudur. 1970’lerde başlayan yüksek enflasyon döneminde işletmelerimiz yılda iki kez ücret zammı yaparlardı. Böylece işçilerinin enflasyon yüzünden uğradıkları kayıplarının bir kısmını telafi edebilirlerdi; hatta özellikle bazı çok uluslu şirketler 4 kez ücret zammı yapmayı tercih ederlerdi. Enflasyonun çalışanlarını ne ölçüde mağdur edeceğine karar verecek olan işverendir. Ve insan kaynakları yönetimine mahsusu konu gibi görünmekle birlikte konu uzun vadeli stratejik bir tercih konusudur.


 b. Satın alma: İşletmeler ticari, hizmet veya imalat işletmeleri olsun emek yanında hammadde ve ara mal almaya mecburdurlar. İşletme yönetiminin temel mottolarından biri “minimum stokla” çalışmaktır, çünkü bu şekilde maliyetler düşük kalacaktır. Ancak sürekli fiyat artışı beklentisi varsa stok bulundurma maliyeti ile fiyat artışı arasındaki fark stok seviyesini belirler. Ama bu alanda bir belirsizlik varsa risk alınmaz, “mal alınır.” Satın alma görevini yapanlar için klasik ve standart protokoller vardır ve bunlar işletmeyi ve yöneticileri korur. Enflasyon döneminde asıl etkili maliyet kaynaklı kazanç, önemli kısmı sabit maliyetler grubunda olan çoğu yıllık sözleşmelerle fiyatlandırılmış giderlerdir, en başında da kiralar gelir. Diğeri ise yukarıda bahsedilen ücretler ile dışarıdan sağlanan hizmet alımlarıdır. Özellikle hizmet sektörü için elverişli bir alandır. Finans maliyetlerinde ise enflasyon ivmesi hissedildiğinde uzun vadeli ve ertelemeli kaynak kullanılır. Eğer enflasyonun bir kriz veya buhrana sebebiyet verebileceği görülüyorsa, “ihtiyaç dışı” kredi bile kullanmak bazen işletmelerin hayatını kurtaracaktır.


c. Satış: Yüksek enflasyon dönemlerinde satış stratejileri, işletmelerin öz yapılarına, türlerine ve bulunduğu sektöre göre farklılık gösterir. Bu nedenledir ki her işletmenin kendine özgü pazarlama idraki olmalıdır. Ancak özellikle yüksek enflasyon tecrübesi olmayan karar vericilerinin insan, toplum ve kamu idarecilerinin psikolojilerini kavramaları ve anlamaları zor olabilir. Bunun için “enflasyon beklentisi” ile” beklenti enflasyonu” bağı üzerinde kafa yormaları gerekir. Bilindiği gibi bir tüketimi sınırlandıran ve büyüten asli unsur para değil, hissiyattır. Çünkü küçük de olsa bütçenin nasıl ve ne için kullanılacağı kararını etkileyen temel etken fiyatın kendisi değil algısıdır ve bu yanılsama satın alma tercihlerini birinci derece etkiler. Diğer bir önemli fiyat – psikoloji ilişkisi etkileyen faktör ise fiyat – zaman ilişkisiyle açıklanmaktadır. Fiyatın gelecekte ne olacağı kanaati sadece bir tahmindir. Buna rağmen insanların tecrübeleri ve yönlendirmeleri de sıkça fiyatın stabil kalması veya yukarı doğru hareket için yeterli olabilmektedir. Kamu açısından bakıldığında; toplum ve devletin bir diğerinden farklı düşünmesi ve hareket etmesi beklenemez. Özellikle sosyal medya ve hızlı iletişim çağında bu daha çok böyledir. Devlet para ve maliye politikalarıyla enflasyonu ateşleyebilir veya tersini yapabilir. Amaç hangisini tercih edeceğidir. İşte paranın fiyatı yani kiralama bedeli (faiz) ile satış bedeli (döviz kuru) ülkemizde doğrudan siyasetçilerin tercihiyle belirlenmektedir ve Türk Halkı tecrübeli bir ekonomist gibi akıntı yönünde kürek çekmeyi çok iyi becermektedir. Hülasa işletmeler ürünlerin satış fiyatlarını belirlerken her gün değişkenlik gösteren fiyatların arttığı kargaşada rakamsal hafızasıyla değil fırsat kaçırma endişesiyle hareket eder.


Sahada Kaos Futbolu ve Ekonomi:


Bazı uzman otoriteler 1995 yılından sonra Galatasaray Futbol Takımını UEFA ve Süper Kupa Şampiyonluğuna götüren süreçteki oyun modelinin “Kaos Futbolu” olduğunu yazmışlardı. Belli bir taktik disiplini olmayan ama sahada her yere koşup yetişebilecek fizik ve taktik kapasiteli 4 – 5 futbolcunun devinimleri sayesinde rakip oyuncuların düşünme, oyun kurma ve hareket zamanlamasını zorlaştırmak ve bu karışıklıktan istifade karşı takımı müşkül durumda yakalamak temelli oyun planına “kaos oyunu” adını takmışlardı. Ve 10 yıla yakın bir süre bu “kaos taktik” sayesinde hem GS hem de Milli Takım, Dünyada önemli başarılar elde etmişti, sonra 4 – 5 olağanüstü eforlu futbolcumuz yaşlandı ve futbolumuz düşüşe geçti. Bu örneğin konumuzla alakası ve asıl önemli yanı Türk Kültürünü oluşturan tariflerinden birini ve bunun ekonomiyi nasıl şekillendirdiğinin izahatına katkısıdır. Muhtemelen halen yerleşik düzen alışkanlıklarından ziyade göçebe ve belirsizlik dünyasına daha uygun mizaca sahip çoğunluk bireylerimiz için makbul olan yaşam türü “kaos” stilidir. Ekonomide kaosun aynı anda neden ve sonucu, bizatihi yüksek enflasyonun varlığıdır. Enflasyon haksızlığın parayla ölçülmesidir ve oluşması için bir kargaşa (kaos) ortamına - sürecine ihtiyaç duyar.


Bir Halk Neden Kargaşadan Medet Umar?


Eğer bu süreçten kârlı çıkacağını düşünüyorsa… Ama bu cevap tek başına yeterli değildir. Sabit ve düşük gelirli insanlar için de enflasyon bir fırsat mıdır? Eğer mevcut düzen ve intizamdan bir gelecek beklentisi kuramıyorsa elde tek seçenek kalacaktır: Kaos; “tavlada gelecek hiçbir zarın kendini kurtaramayacağını gördüğü için depremden medet uman kumarbaz” gibi, enflasyon da bir umut olabilir çoğunluk için. Bu kısır döngü ve açmaz, halk tarafından son çare olarak görülüyorsa yüksek enflasyon neden devleti yönetenler için de aynı şekilde algılanmasın? Bu önerme (soru) aynı zamanda Türkiye’deki yüksek enflasyon döneminin bu defa da uzun soluklu olacağına dair tahminleri pekiştirmektedir. Bu önerme için hazır örnek ise, 2021 Devlet Gelirlerinin, bütçe tahminlerinden birkaç yüz milyar TL fazla olması yüksek enflasyon ve bunun iki sonucunun da ekonomideki vergi gelirlerini arttırması, lakin kamu harcamalarının önemli bir kısmının enflasyonun çok altında artış göstermesidir.


ENFLASYON İŞLETMELER İÇİN BİR FIRSAT MIDIR?


Evet, fırsattır. Bunu şundan biliyoruz: 2021 yılında halka açık şirketler ortalama enflasyonun 3 katı, genel ölçümlemede ise 2 katı kadar artmıştır. Ki Nisan ayında beyanname döneminde bunların üzerinde çıkacak sonuçlar şaşırtıcı olmayacaktır.


İşletmeler kârlılıklarını, kârlarını, nakit imkanlarını arttırdıkları ve cirolarını, maliyetlerini, yatırımlarını optimum düzeyde tutabildikleri sürece yüksek enflasyon döneminde güçlenerek büyüme şanslarının yüksek olduğu söylenebilir. Tabii ki yukarıdaki cümlede kullanılan 6 mali kavram çok bilinen iş idaresi söylemlerinde kullanılan kelimelerden, ancak ilk üçünün maksimizasyonu önerilirken diğerleri için temkinli olmak tavsiye edilmektedir.


Yüksek enflasyon dönemlerinde tahsilata yönelik genel kabul, “hızlı al, yavaş öde” cümlesidir. Ancak enflasyon para bolluğu demek olduğundan sorun parasızlıktan değil, fiyat/zaman ilişkisindedir. İşte “nakit imkânı” bu anlamda önemlidir.


Enflasyondan kârlı çıkabilmenin temel gereği ise ‘yönetim muhasebesi bilen yöneticinin’ yanında ‘enflasyon tecrübeli ikinci adam’ın varlığıdır. Diğer bir deyişle, tecrübeyi şirketiniz üzerinde kazanan yönetici, enflasyon dönemi fırsatlarını ancak kaçırdıktan sonra fark edebilir ki bu durum becerikli yönetici ekibin emeklerini boşa çıkarabilir. Tecrübeli yöneticinin ilk faydası, en az her sene ve her seçim döneminde vaat edilen “enflasyonu düşürme” niyetlerinin gerçekleştirilmek üzere değil, bu enflasyon oyunundan mağdur olduklarını düşünenlerin gazını almak olduğunu gençleri ikna etmek olacaktır.


Evet, yüksek enflasyon bir fırsattır ve servetin el değiştirmesi oyunu uzunca süre devam edecektir; yeter ki siz doğru tarafta, muhteris ve becerikli olun, muhakkak ki bu (belki son) altın imkânı değerlendirmek için niyetiniz olsun.



Şerif Elender

Kıdemli Danışman

Ekonomi - Finans


Her hakkı mahfuzdur. İzinsiz hiç bir şekilde kopyalanamaz ve yazarın ismi zikredilmeden alıntılanamaz.

8 Mart 2022

bottom of page