top of page

Harcama Gücü

Harcama Hakkı

 

İnsanlık tarihinin gün yüzüne çıkmamış en önemli sırrı “harcama” kelimesinde gizlidir!!!

 

TDK’da “Harcama”: Bir varlık elde etme ya da bir dokuncayı* önleme, bir iş sağlama amacıyla, para ödeme, borç altına girme ya da bir varlığı aktarma.

 

Antropologlara göre insanların küçük gruplar halinde avcı ve toplayıcı olarak bir arada yaşadıkları tarih öncesi dönemde, töre, din gibi kavramlar yok idi. Topluluklar sayıca büyüdükten, yerleşik düzene ve “tarım” toplumuna geçtikten sonra bazı kural ve kurumlar tezahür etmiş. Yani insanların günübirlik ihtiyaç temininden öteye geçip, gelecekte kullanma gayesi ile önceden bir şeyleri bir tarafa koymaya başladıktan, diğer bir deyişle ancak tasarrufun icadından sonra, yönetici sınıf oluşabilmiştir. Düzenli bir üretim ve tasarruf oluşursa elbette servet – varlık da oluşacaktır ve bunların idaresine, yani harcama hakkına sahip olmaya "her halde ve mutlaka" birileri niyetlenecektir.

 

İnsanlar ya kendi paralarını harcarlar; ya da başkalarının… Kendi paralarını başkaları için harcıyorlarsa buna hayır işleri denir, "sevaptır"; başkalarının parasını kendisi için harcıyorsa, buna yolsuzluk denir, "günahtır". Başkalarının parasını, diğer başkaları için harcayana ise yönetici denir; eğer yöneticiyi umum seçiyorsa adı siyasetçidir.

 

Parayı kullanmak ile harcama arasında fark vardır, ikincisi borçlanmayı da kapsar, yani gelecekte elde edilmesi muhtemel kaynaklar üzerinde de bu günden tasarrufta bulunmak mümkündür. Bu nedenle becerikli yöneticiler için harcama gücü, neredeyse sınırsızdır.

 

Toplumsal hayatın gereği olarak önce iş bölümü, akabinde ise yetkilendirme usulü kaçınılmazdır ve bu bir sosyal lüzum ve ihtiyaçtır. Bu nedenle “aile reisi”, sınıf başkanı, belediye başkanı, devlet başkanı, yönetim kurulu başkanı, CEO, CFO vs vardır ve her daim de olacaktır. Toplumsal hayatın temel açmazı tam buradadır; harcama yetkisi verildiğinde bu lütuf acaba ne vakit bir hakka dönüşmektedir ve bu riskten kaçınmak mümkün müdür? Bilindiği gibi yetki, başkaları tarafından verilen bir tasarruf imkânıdır; halbuki hak sadece 'kullanana ait bir şey' için söz konusudur.

 

İnsanlık tarihindeki çatışma, kavga, savaş gibi musibetlerin tümü “harcama hakkını” elde etme veya onu muhafaza etme sebebi ile ortaya çıkmıştır. İnsanlar, "harcama hakkının kullanımının" sulh içinde olabilmesi için “kurallar, kurumlar, yasalar, inanç sitemleri, gelenek” vs üretmiş ve bu çerçevede “harcama hakkını elde etmişleri” 'sınırlama, kısıtlama ve denetleme' üçgeninde hakkı hakkaniyetli kullanmaya zorlamışlardır. Ancak harcama yetkisi hakka dönüştükten sonra, bu yetkinin elde tutulabilmesi için ihtiyaç duyulan şey, yine harcama hakkıdır. Bu kısır döngünün ilacı olarak halklar “demokrasi” denen “düzeneği” icat etmişlerdir ama, bu "kurumun" kendi zaaflarından ötürü sistemin temel bacağı olan hukuk üzerinden milletin “yetki iptali” süreci kapatılabilmektedir ki bu yolun vardığı yerin adına “otokrasi” diyorlar. “Kudret’in kaynağı, harcama hakkıdır, kudret de harcama hakkını sunar. İnsan doğası gereği, büyük güç sahibi olmak, zevkin şahikasıdır, sarhoş eder. Moğol İmparatoru Cengiz Han’ın, gücünün zirvesinde iken 'alim ve kâhinlere' kendisine “ölümsüzlük” iksirini getirmelerini emrettiği rivayet edilir. Bu emri ifade etmek bile ayrı bir zevk ve kudret gösterisidir ve bu görkem, en “makulün” bile aklını başından almaya kâfidir ve de muhtemelen en güçlü “bağımlılık maddesidir”. Belki de temel sorun bu “maddededir”.

“Demokrasi” muhtemelen bu “maddenin” etkisinde kalamayacak kadar güçlü, ama aynı zamanda sıradan olan insanların-siyasetçilerin var olduğu ve yönetici yapıldığı; “sapıtan” olunca “zahmet” edip verdiği hakkı geri almak için mücadele edebilen sade vatandaşlardan teşekkül ülkelere uygun bir yönetim biçimidir. Aksi ve eksik şartlarda demokrasi var edilebilseydi, tarih farklı yazılırdı, bugünler de öyle….

 

İşletmelerde Harcama Gücü

 

İşletmelerde bilindiği gibi paydaşlar, yani şirketin sahipleri, yönetim yetkisini, birileri vasıtası ile kullanmak durumundadırlar. Yetkinin karşılığı, asıl hak sahibinin isteği ile onların çıkarları doğrultusunda iş yapma imkanıdır. Bu imkânın biçim ve şekli, şirket ana sözleşmesi, iç yönerge, Türk Ticaret Kanunu, Borçlar Kanunu ve hazırlanmış diğer sözleşmelerle belirtilmiştir. Yönetim Kurulu, Genel Müdür veya diğer bir yetkiliyi sınırlayan ve bağlayan şeylerin dışında “icraat” yaparsa iki sonuç çıkar: yetki geri alınır ve zarar tazmin ettirilir. Nasıl ettirilir? sorusunun cevabı ise yasalarda yazılıdır. Yazılıdır da uygulanması pratikte ne kadar “mümkündür”? İşte bunun cevabı tarafların ekonomik ve "siyasi gücüne" göre değişkendir. Son cümlenin cevabı “ haklının haklılığına” göre olmalı idi ama o durum, sadece adaletin olduğu ve adli sistemin çalıştığı memleketlerde öyledir. Bu paragrafın içeriğinden dolayıdır ki ülkemizde işletme sahipleri ya tek başına yetkilidir ve ortak almaz veya yetkiyi devretmezler, ya da “istismar edileceğini” düşündüğü noktalara aile fertleri ve akrabalarını yerleştirir. Ya işletme “ebadı” bu tedbirlerin işe yaramayacağı kadar büyükse ne olacaktır? Böyle durumda “namuslu” profesyonellere ihtiyaç vardır; bu da yetmeyebilir, yöneticileri bozmayacak şartların da tesis edilmesi gerekmektedir: iyi bir sistem, denetim ve maaş-ödüllendirme yöntemi gibi...

 

Neyimizi Teslim Ettiğimizi Bilelim

 

Bir para eğer kendi banka hesabınızda veya cebinizde, servetin tapusu, ruhsatı üzerinde ise ancak harcama hakkı size aittir. Kredi kartınız cüzdanda yok ve şifresi sizde değilse, harcama hakkını başkasına “bahşetmişsiniz” demektir. Ama şanslısınız, riskiniz verdiğiniz borç veya kredi kartı limiti kadardır. Borç ve kullanma hakkı verdiğiniz her şey artık başkasına aittir. Hayatını çoğunlukla “alacaklı” olarak geçiren insanların gayet iyi bildiği gibi; giden paranın geri gelmesi “Cengiz Han’ın beklediği türden bir “mucizedir”. Özetle birilerine bir hak verdiğinizde ki bu çoğunlukla harcama hakkıdır; geri alınması nerede ise gayri mümkündür.

 

Bazen “hayatınızın şifreleri” de başkalarının eline geçmiştir ya da siz onları “gönüllü” vermişsinizdir. Şayet haliniz böyle ise, maddi haklarınızı verdiğiniz durumdan daha beter başınız "beladadır". Zira bir ömrün, güzel bir hayatın bedeline “paha biçilemez” ve şifrenizi ele geçirenler onu da “çatır çatır” harcarlar.

 

* Dokunca: Zarar

 

 

Şerif Elender

Kıdemli Danışman

​Ekonomi - Finans


Her hakkı mahfuzdur. İzinsiz hiç bir şekilde kopyalanamaz ve yazarın ismi zikredilmeden alıntılanamaz.

15 Mart 2017

bottom of page