top of page

Kibir

Mağrur Maraba

 

Mağrur aslında gururlu demektir, iyi ve olumlu bir anlam yüklenebilir; fakat halk arasında yaygın manası “kibirli” kelimesi karşılığıdır ve menfi anlamda kullanılır. Kibir, bilindiği gibi “7 büyük günah”tan biridir. Türk kültüründe ise “mağrur olma padişahım,…” girizgahlı bir deyiş vardır. Esasen büyük günahlar, "toplumsal hayatın bekası amacı ile indirilmiş olan inanç sistemlerinde" barışı bozacak ciddi nifaklar için tanımlanmış ve haram-yasak kılınmıştır. Yıldırım Beyazıt’ın, Aksak Timur ile Ankara’da savaşıp perişan olmasına Osmanlı Padişahının "hastalıklı kibri" en önemli sebep olarak gösterilir. “Kendini beğenme, başkalarından üstün tutma, büyüklenme,” kibrin sözlük tanımıdır.

 

Maraba ise dilimize Arapça muraba (çeyrekçi)’dan dönüşerek girmiştir. TDK, marabayı "1. Çiftçi. 2. Çiftlik kâhyası. 3. Çiftçilikte, (ağanın)toprağı(nı) işleyerek ürüne ortak olan kimse, ortakçı. 4. Hizmetçi"… olarak verir; ancak halkın anladığı daha ziyade," yanaşma – hizmetçi" karışımı bir şeydir. Ekonomi ve Tarım Sektöründeki gelişmelerle birlikte marabalık fiilen ortadan kalksa da, yerine benzeri olan işçi ağaları türemiş; ayrıca "deyim ve sıfat" olarak olumsuz manada kullanılmaya da devam etmektedir. Aslında maraba, hukuken ve sosyal olarak kısıtlı bir tür "yarım köleyi" tarif eden aşağılama kelimesi haline gelmiştir. Birine bağlı ve bağımlı; değersiz ve alacak hakkı ancak "bir günlük yevmiye" olabilen eziktir, maraba.

 

Konyalı bir sanayicinin ağzından aktarma ilginç anekdot: Mısır’daki bayi yöneticilerini teşvik ve ödül gezisi gayesiyle düzenlenen, içinde önce Konya, sonra İstanbul’da tarihi yerleri ziyaret etme aktivitesi de olan bir haftalık turun sonunda "misafirlere" sorarlar: Türkiye’de en çok neyi beğendiniz? Ortak cevap: “Taksim – Bostancı dolmuş kuyruğuna imrendik.” Bizde tarım sektöründeki yapının benzeri model, Mısır’da tüm imalat sektörü teşmil olmuş şekilde “ağalık” kurumu marifeti ile işçi temin etmektedir. Bireysel emek arzı veya sendika düzeni bu Ortadoğu’nun kadim ülkesinde henüz tam olarak yaygınlaşamamıştır. Abartarak tarif edilirse, Mısır’da“her sanayi işçisi, ağasının yanında sadece birer marabadır, elbette asıl işveren nezdinde de”. Hangi tarif doğrudur bilinmez ama kişi başına gelir ölçümünde Türkiye’nin yarısından düşük, demokraside ise çok daha azı olan bu ülkenin “fakirliğin" müsebbibi acaba maraba düzeni mi, yoksa demokrasi yokluğu mudur, marabalığın müsebbibi?

 

Kibir bir hastalıktır ve bu maraz sadece kibirli insan için değil toplumun tümü için tehlikeli ve zararlıdır. Aslında kibirli vasat bir zat ve kendini ifşa ediyorsa muhtemelen "yalnızlığa düşecek" ve asıl ziyanı sadece kendisine olacaktır. Ama hem güçlü hem de kibirli ise zarar ziyan ortak olacaktır. Bu yazının hedef konusu olan "gizli kibirliler" ise toplumsal barış ve huzur için ciddi risk ve sıkıntıdır.

 

Şu iki sosyolojik tespit birçoğumuzu eminim çok şaşırtmaktadır: Bir kavim veya cemaatten en çok nefret edenler bunların mühtedisi (dönmeleri) olmaktaymış. Daha hayret verici durum ise, “ insanlar (veya toplumlar) en "şiddetli nefreti" kendilerine en büyük kötülük yapanlara karşı değil, bilakis kendilerinin büyük kötülük yaptıklarına duyarlarmış”. Ülkemiz insanına ilişkin önemli bir tespit; Nefret güçlü bir duygudur ve sorumluluk ve hatta bağlılık doğurur. Toplumsal barış için en tehlikeli olanı ise "tiksinme" ve "iğrenme" hisleridir. Buralarda "kötü ilişkiler" nefret temelli değil, tiksinti üzerine kurulmuştur, biri diğerini görünce "kusası gelir".

 

İstanbul, Şişli’de gelinlik ticareti yapan Suudi Ailesi ferdi bir tüccar “ne işin var burada?” tacizine, “ bir insan eğer Türkiye’de para kazanamıyorsa başka hiç bir yerde kazanamaz” cevabını yapıştırmıştı dışa açık ekonomiye geçtiğimiz dönemlerin başında.

Gerçekten de ülkemiz, tüccar ve zengin kalitemiz açısından yeryüzünde müstesna bir yere sahiptir. 65 yıl kapalı ekonomi, daha sonra korumalı düzen ile her otuz yılda bir muktediri değişen, mülk ve tapunun çoğunluğu "milli emlake" ait olan bir ülkenin sadece hukuku perişan olmaz, iş hayatı da aynı ölçüde pespaye olur.

 

Para erbabının ticaret ve hizmet ana kollarında "çok sorunlu olan meslekler" grubu patronları, çoğunlukla henüz birinci kuşaktır ve başka bir ülke ve hatta devirde yaşasalardı hapis veya köprü altına düşme ihtimali yüksek olan "karakter kategorisine" girenlerden oluşmaktadır. İş adamı elbette cesur da olacaktır basiret ve dürüstlüğünün yanında, ama sadece "korkusuz ve pervasızlık" özellikleri ile çok kısa sürede birçok sınıfı aynı anda atlama becerisi sadece "muz cumhuriyetlerine" özgü bir durumdur, bir de buralara… Aksine inanıyorsanız şu soruyu cevaplayınız: hangi başka bir ülkede böylesine sık ve ölçüsüz cezai, sicil, mali ve hatta askeri görev afları yaşanmıştır, sebepleri ve de af edilmeye muhtaç kabahatleri nelerdir? Daha da ötesi kendinizi "işlediği suçun cezasını" çeken ve mali her türlü yükümlülüğünü yerine getiren bir vatandaş olarak düşünün ve burada "adalet ve adil ticaret" imkanı var mı, bunun da cevabını bulun.

 

Adaletin olmadığı yerde haksızlık vardır ve böyle durumlarda "güç ve servet" hak etmeyen kişilerin ellerine geçebilir. Gerek mizaç ve gerekse tecrübe itibarı ile yetersiz bazı kişilerin verdiği en önemli zarar ekonomide verimsizlik yaratmalarıdır. Verimsizlik sadece maddi ve mali kökenli değildir ve "insani sermayemize" verdiği zararlar ile de bu vardır. Gözden kaçan bu insani sorun "kötü yönetim felaketlerinin" ötesinde kibir kaynaklı işçi işveren ilişkisi facialarıdır.

 

"Aleni kibir" aslında tam bir budalalık olduğu için kendi "çözümünü" de içinde barındırır. Halbuki "gizli kibir" gizli şeker gibi çevre ve işletmeleri "içten içe" çürütür. Dini metinlerde görünen gizli kibir tarifinin dışında, çözülmesi zaman alan davranış bozukluğu türüdür bu tür kibir. Her sosyopat kibirlidir, ama her kibirli sosyopat değildir. Bu kişiler, iş yerinde yönetici sıfatı ve birlikte çalıştığı insanlara bakış ve davranış tarzı ile "işyeri sadakati" ve insanların "yaşam sevincini" öldürme hususunda esas faildir.

 

Kibirlilerin "Belli Belirsiz" Ayırıcı Özellikleri:

 

  1. Kendilerini dünyanın en akıllı, başarılı ve üstün insanı olarak görürler ve buna inançları tamdır, lakin çaktırmazlar.

  2. Altında çalışanları birer insan ve onların işlerini iş olarak kabul etmezler. Kendinden gayrileri "maymunun" azıcık gelişmiş halidir. Bu "sapkınlığın" ne olduğunu ve olduğunu bazen beş yılda anlarsınız, bazen hiç.

  3. Kibirlilere göre Tanrı onlara şu misyonu vermiştir: bu kifayetsizlere maraba statüsü çerçevesinde iş vererek onların "aç karnını" doyurmak.

  4. Yukarıdaki madde gereği ve sonucu çalışana verdiği her kuruş mağrur için “onlara haram olsun” türündedir.

  5. Çalışanların ancak bir günlük hukuk ve parasal hakları olabilir, çünkü maraba statüsünde yarı köledirler onlar…

  6. Yalan söylemek konusunda ustadırlar ve mükemmellik ödülü alacak kadar iyidirler bu hususta.

  7. Çalışanların yani marabaların bir şey talep etme hakları yoktur, ancak lütuf ile bir şey elde edebilirler. Mağrurlar her zaman iyi bir dinleyicidirler ama hak verdikleri hususlarda asla bir eylem yapmazlar. Ummayın.

  8. Siyasi pozisyon olarak radikal uçlardadır. Faşizan ve hatta ırkçıdırlar. Her daim nefret suçu işlerler. En önemli turnusol ve ipucu bu "marazlarıdır".

  9. Sadece bir kişiye güvenebilirler, o da genelde en yanlış kişidir. Bakın anlarsınız.

  10. Güler yüzlüdürler.

 

İş hayatında proje temelli işlerde aslan payı, her zaman işi yaratan, bulan veya kotarana düşer. İkinci sırada aracılar vardır, bir seferlik iş yaparlar ama aslan payı kadar olmasa da kurt payını da onlar alır. En son sırada işi bizzat yapanlar vardır, üç kuruşatalim ederler. Bu paylaşım örüntüsü, ipi elinde tutanların kibrinin sonucudur.

 

Kibirlilere ve Kibirliler ile Neler Yapılabilir?

 

  1. Bu hastalıklı insanlara iyi davranmayın, siz onlara ne kadar saygısız olursanız onlar size o kadar saygılı olur.

  2. Boş yere maaş zammı, ikramiye falan beklemeyin, maaş ve iş avansı koparmaya çalışın; nasıl olsa sizi işten attığında yasal haklarınızı vermeyecektir, mahsup edersiniz.

  3. Yaptığınız her işi yanlış olarak göreceği için, işinizi hatalı ve eksik yapın; bir şey fark etmeyecektir.

  4. Kibirliye sakın iyilik yapmayın, elinizi verirseniz sadece sizin değil ailenizin de her şeyi elinizden gider.

  5. Gururunuzu koruma altına alın, hak ettiğinizden ve mevkiinizden en az üç kademe aşağıda muamele görmektesiniz.

  6. Ondan duyduğunuz her şeyi "yalanmış" gibi telakki edin, rahat edin.

  7. Sık sık “beni maraba olarak görüyorsunuz değil mi” diye sorun, yalan söyleterek mutlu olmasına yardımcı olun; belki böylece size azıcık lütfeder.

  8. İşe, mecbur kalmazsanız gitmeyin; zaten gitseniz dahi bir işe yaramıyorsunuzdur.

  9. Sürekli çok kârlı mucize projelerden bahsedin, dost ve akrabalarınız neler neler yaptığını uydurun, size inanacak ve saygısı zirve yapacaktır.

  10. Onu kazıklayın, ancak bu surette sizi "kendi sınıfında" kabul edecektir.

 

Mısırlı bayilerin imrendiği şey dolmuş kuyruğunun kendisi değilmiş; insanların başlarında sopalı biri olmadan "kendi iradeleri" ile o düzeni sağlaması becerisi imiş.

 

Acaba "kifayetsiz patronlar" kendi kapasitelerini aşağılık gördükleri marabalardan daha da düşük gördükleri için mi onlardan bu denli tiksiniyorlar ve de (ve ya) düz - sade insanlara yaptıkları kötülüklerden ötürü mü???

 

 

Şerif Elender

Kıdemli Danışman

​Ekonomi - Finans


Her hakkı mahfuzdur. İzinsiz hiç bir şekilde kopyalanamaz ve yazarın ismi zikredilmeden alıntılanamaz.

7 Nisan 2017

bottom of page