top of page

Peşin Mirasyedi

Doğru ve sade insanları, bu özelliklerinden dolayı kandırmak zordur. Düzenbazlıklar ve hileler, onları etkilemez. Hatta onlar, aldanacak kadar detaycı bile değildirler.

J.J. Rousseau

 

Bir neslin kendinden sonra gelen nesle bıraktığı şey veya bir yakınının ölüm ya da kaybolduğu durumda kalan mal, servet vs şeylere miras denir. Mirasyedi iki anlam taşıyor; miras kalan kimse ve çok savurgan insan. Bu yazıda, mirasyedinin aynı anda her iki tanımına giren karakterleri ile bu tehlikeli insanların henüz birinci sahipleri (miras bırakan) hayatta iken yaşanan tipik sorunlar konu edilecektir.

 

Üç tür miras tanımlanabilir: Mali, genetik ve sosyokültürel. Aşağıda, sadece mali hususlarda miras haklarının yönetimi ile son dönemlerde işletmeler açısından ciddi sorunlar haline gelen “aile şirketlerinde sıkça yapılan temel hatalar” ve mirasçılardan kaynaklı risklerden bahsedilecektir. Diğer hususlar ile önerilen çareler ise başka bir yazının konusudur.

 

Aile büyüğü veya büyükleri henüz hayatta iken zenginliklerin zilyetliğinin fiilen yasal mirasçılara geçme hali, çok sık görülen bir durum ve özellikle aile şirketlerinde “kader” gibi bir uygulama haline gelmiştir. Bazen kardeş ve yeğenlerin de dahil olduğu, ama daha çok evladın işletmelerde söz sahipliği kazandığı "vak'alar" konumuzdur.

 

Patronun “ahir ömründe” büyüyen ve 20 üzeri istihdam yaratabilen şirketler, bir sonraki büyüme hamlesi için uygun vizyonlu yöneticilere ihtiyaç duyarlar. İşte tam bu dönemde patron veya patronların çocukları da eğitimlerini tamamlamış ve çalışma çağına gelmişlerdir. Ülkemize has diğer farklı bir özellik ise, son 25 yılda hem Türkiye'de hem de Ortadoğu ve Orta Asya ülkelerine yapılan “spot” yatırımlar sonucunda çok sayıda nakit zengini iş adamları zümresinin oluşmuş olmasıdır.

 

Modeller:

 

Birinci Tip: Bu tip yapıda; faal, orta veya büyük boy imalat - ticaret sektörlerine dahil bir işletme vardır. Kurucu neslin en az 20 yıllık emeği ve itibarı işletmenin içerisindedir ve yönetim profesyonellere bırakılmamıştır. Eş ve çocuklar şeklen de olsa yönetim kurulu üyeleri ve/veya hissedardır. Çocuk veya çocuklar, şirkete, lisans diploması töreni ertesinde icracı bölümlerden birinin başına geçerler; bazı durumlarda ise “tedbiren” çocuğun yanına bir “mürebbiye” tahsis edilir. “Zaten bir iş ne kadar zor olabilir ki, hem boşuna mı o kadar yıl işletmecilik vs eğitimi aldı” düsturu ile yola çıkılır. Ayrıca” patronluk yeteneği genetiktir, o da babasının oğlu-kızıdır.”

 

Birinci Model’de ortaya çıkacak sorunlar ve maliyetler şunlardır:

 

  1. Mahdum o yaşa kadar hiçbir işi başından sonuna kadar yapmamıştır. Sadece “hissiyatı” ile iş yapabilecek yaş ve olgunluktadır. Bu sebeple altları ve mürebbiyesi tarafından hem yanlış yönlendirebilirler, hem de işbaşı eğitimlerin “nakıs” olma ihtimali çok yüksektir.

  2. Doktora dâhil her türlü eğitim teoriktir, gerçek iş hayatında lazım olan tüm bilgileri mektebinde öğrenmek gerçekte mümkün değildir. Bu bağlamda asıl önemli olan ihtiyaç, yeterli zaman ve pratik, yani tecrübedir.

  3. Bir işletmenin kendisini, bunun iç ve dış insan ilişki dokusunu ile dengeleri öğrenmek en zeki insanın bile en az iki yılını alır. Bu süreçte daima büyük çamlar devrilir. 

  4. Bir kişinin hem yönetim kurulunda olması hem de alt pozisyonda çalışması teorik olarak belki mümkündür ama bu, en saçma organizasyon şeması olur; iki farklı kutuda tek kafa!!!! 

  5. Yukarıda bahsedilen yönetim şeması ile; iç denetim, başarısızlığı cezalandırma ve tersi, personel arası adalet, şirket politika ve strateji eleştirisi gibi şirketin manen ayakta durmasını sağlayan insani ve ahlaki unsurları uygulamak mümkün değildir. 

  6. Öğrenme maliyeti, şirketlerin asgaride tutmak gayesi için “başka standart maliyetlere” katlandığı; ama bazı durumlarda tüm şirket değerine eşit olabilen bir harcamadır. Bu nedenlerle kurumsal firmalar iyi profesyonellere ve tecrübeli elemana yüksek ücret vermekten kaçınmaz. Ama “peşin mirasyedi” yönetimde öğrenme maliyetinin ne kadar olacağını kimse önceden kestiremez. 

  7. Peşin mirasyediler şirketlerinde gerçek profesyonellerin olmasına müsaade etmezler, “kazara” onlardan biri aralarına düşmüş ise O'nu anında etkisiz hale getirirler. 

  8. Her sektörün, her işletmenin ve her pozisyonun kendine has öğrenilmesi gereken yüzlerce özelliği vardır. Genel bilgiler ve “eğreti bastonlar” ile bu detayı öğrenmek mümkün değildir. Bu tür durumlarda aileden gelen yönetici “hissiyatına” göre iş yapmakta, hesap soracak kimse olmadığı için "bu idare yöntemini" doğru belleyip şirket kimliğine adeta nakşetmektedir

  9. Zarar, yolsuzluk, başarısızlıklar vs diğer ortaklardan kolaylıkla saklanabilmektedir. Diğer çalışanların şikâyeti veya ihbar, yönetim şeması sebebi ile pratikte hiçbir zaman soruşturulamaz. 

  10. “Berberliği babasının” şirketinin başında öğrenmeye çalışan peşin mirasyedi, uygulanan yanlış yönetim akışının duvara çarpıncaya kadar icra edilmesi nedeni ile işletmeyi ya ağır yaralı ya da kan kaybından mevta olarak bırakmak zorunda kalacaktır.

 

Tip İki: Bu modelde “mevzu bahis tip varlıklı iş adamları”, yüksek ciro veya istihdam gücü ile değil, yüklü miktarda nakit varlığı ile tanınırlar. Bir şekilde kontrol ettikleri nakit ve kontrat miktarlarının gücü ile sermaye yatırımları yaparak kısa sürede aşırı kârlı işlerin icrasıyla zengin oldukları izlenimi verirler. Ellerinin ve kollarının her kesime nüfuz ettiği, rivayet edilir. Her kıt'adan “yüksek hızla gelişen trend şehir”de yoğunlaşırlar ve İstanbul da bu yeni tür iş adamlarının “gani” olduğu merkezlerin başında gelir. Ülkemiz, Ortadoğu’nun diğer halklarına göre sermaye birikimi ve yoğunlaşmasında geç kaldığı için, bizim zenginlerimiz birlikte iş tuttukları bazı komşu ülkelerin zenginlerine göre “çırak” sayılırlar. Bu çerçevede, ellerindeki nakit ve gayri nakdi imkanları ile İstanbul’un her metre karesinde hak iddia eden yeni tip iş adamlarımızın da çocukları vardır ve tahsil ile karizmalarını kullanarak babalarının başarılarını daha da geliştirmek istemektedirler. Mamafih çoğunlukla evdeki hesaplar çarşıya uymayacaktır.

 

Şöyle ki: 

 

  1. Öncelikli temel sorun; dünya nezdinde bir sürdürülebilir yaratıcılığınız yok ise yüksek getirili yerleşik bir gelir ve varlığa sahip olmak çok uzun yıllar alırken, "ana - baba patron" anormal şart ve dönemler sayesinde zengin olmuş ise onu muhafaza etmesinin biricik yolunun “gene” çok özel şartlara bağlı olmasıdır. Maalesef spekülatif yollarla zengin olan kişilerin bir kısmı, zengin olmayı becerebilmişler; ama bunu muhafaza etme ve sürdürebilme bilgi ve basiretine sahip değillerdir. İyi bir iş adamı olabilmenin, çok uzun ve ızdırap dolu bir süreç olduğunu sadece gerçek iş adamları bilebilir. Nihayetinde "sınai, ticaret veya hizmet üretimine dayalı, tek haneli sermaye getirisi olan işleri" beceremeyen kişilerin servetleri hiçbir zaman tam olarak kendilerine ait olamayacaktır. 

  2. İş bilmemek; sadece para kazanmayı değil fakat aynı zamanda harcamayı da bilmemektir. “Esas patron” dominant ve emsal şahıs olduğu için çocuk ve diğer yakınları “kahramanı” taklit ederler, diğer iş adamları ve profesyoneller bilmez, kendileri bilirler.” Zaten profesyoneller bir şey bilselerdi, kendi kendilerini zengin eder üç kuruş maaşa yanlarında çalışmazlardı.” 

  3. “Ben sıkıntı çektim evladım çekmesin” çarpık empatisi ile çocuklar kolay okullarda eğitilmekte ve onlara sadece kolay para elde etme ile sınırsız harcama terbiyesi enjekte edilmektedir. Bu aşı, dolandırıcılık mikrobunun mirasyedileri “ele geçirmesini” sağlayan bir bulaştırıcıdır. Bilindiği gibi “ava giden avlanır” ve “ancak dolandırıcılar dolandırılır”. 

  4. İstanbul’da derinliği olan borsalar yoktur. Kaldı ki borsa spekülatörlüğü de bilgi, beceri ve basiret gerektirir. İstanbul’da yoğun bir gayrimenkul ve “itibar komisyonculuğu” vardır. Dünyanın en değerlilerinden olan kamu arsa ve sorunlu özel kişi mülkleri “bir gecede” voliyi vurmanın “tek yoludur”. Her boş arsa, her özelliği olan bina mirasyedilerin yetenekleri sergileyeceği bir imkândır. Bunu gayet bilen diğer “tam profesyonel” dolandırıcılar, hazırlıklarını yapmış halde, tekâmül ettirilmiş dosyalarla, bol kaynak tahsisli bu ”acemi” mirasyedileri sabırla beklemektedirler. 

  5. Bu grup peşin mirasyedileri bulmak gayet kolaydır. Pahalı gece hayatı mekânları, en az 35 metre boyunda tekne sahipliği, beş lüks araba, on şoför, üç koruma, avukatlar ve bir muhasebeci ile plazada büyükçe bir ofis vs. Zaten bu peşin mirasyedi karakterler kendilerini ifşa etmekten çekinmez, aksine zevk alırlar; varlıklarına ve imkânlarına, başkalarına ait değerleri de ekleyerek sınırsız bir çarpan ile “kurbağa” gibi şişerler. 

  6. Peşinciler, mali kumpasçı dolandırıcılarla “müşerref” olduklarında hayallerinin gerçeğe dönüşmesinin bu kadar yakın olmasının verdiği sarhoşluk ile her türlü vaadi verir ve ailenin ve şirketin sırlarını ifşa ederler. “Aman fırsat kaçmasın” endişesi ile önlerine gelen niyet, iyi – niyet, ön sözleşme, protokol türü evraka çekinmeden imza atarlar. Esasen şişirme fizibilitenin sağlamlığı, yasalara uygunluğu, üçüncü taraf hakları, "kâr beklenti oranının üç dijit" olması hiç umurlarında değildir, çünkü aslında peder beyden para sızdırmanın ana yolu bu tezgâhlardır

  7. Kendi imkan ve kalibrelerinin üzerindeki her projeyi bilmek ve işin içinde olmak dürtüsü ile çevrelerindeki, özellikle komşu ülke iş adamlarını da işe dâhil ederek süreç götürülmekte, gerçek mal yada proje sahibi ile tanışılmadan dahi aradakilere komisyon ödenmekte veya borçlanılmaktadır. Sözleşmenin şartları ve bağlayıcılığı sadece peşinci mirasyediyi ve çevresindekileri ilzam edecek şekilde tanzim edildiğinden imkânsızlıklar zuhur ettikçe işlerin maliyeti artmaktadır. 

  8. İşte bu noktada işe “kabadayılar” müdahil olmakta, raconlar kesilmeye başlanmaktadır. Rakamların büyüklüğüne göre ya namlı ve şöhretli kurumsal mafya veya bunların yetkili bayileri devreye girerek sorunları çözmekte, hizmet bedelini de nakden ve çuvalla tahsil etmektedir. 

  9. Ebeveyn gerekli nakitleri ödeyemez ise senetler ve çekler, YP için aylık %10, TL için %25’e varan oranlarda basit faiz hesaplamaları ile bir anda birkaç kat yüksek bedellerin altına imza attırılarak tanzim edilmektedir. 

  10. Yukarıdaki iş modeline göre çalışanları avlamaya “kafa koparmak” denir ve her mevsimin şöhretli avları farklıdır. Kokuyu alan diğer avcılar ya yemeğe işin ortalarında dâhil olur veya en son kalan kemikleri parçalayarak cesedi temizler. Sizin duyduğunuz “vah vah falancanın peşine silahlı adamlar düşmüş” lafları esasen "mevtanın" parçalanan kemik sesleridir. 

 

 

Şerif Elender

Kıdemli Danışman

Ekonomi - Finans

Her hakkı mahfuzdur. İzinsiz hiç bir şekilde kopyalanamaz ve yazarın ismi zikredilmeden alıntılanamaz.

18 Eylül 2016

bottom of page