top of page

Vazgeçme Hakkı

Kült TV Serisi House M.D.’nin harika senaryosunun müthiş diyaloglarından bir örnek: ABD’nin en meşhur ve elbette çok zengin rodeo binicilerinden biri, teşhis mucizesi için House’ın ekibine getirilir. Sonuçta rodeocunun en sevdiği şey olan mesleğini yapamayacağı anlaşılır ve psikopat kahramanımız bu “müjdeyi” bizzat kendi vermek ister. “Sana kötü bir haberim var, hayatının en önemli ve ölesiye sevdiğin şeyi yapamayacaksın artık". Rodeocu tepki vermez. Dr. House zorlar adamı. Cevap muhteşemdir: Doktor, Sen şimdi bana en sevdiğim şey olan rodeoyu artık yapamayacağımı söyledin. Olsun, ben kendime sevecek başka bir şey bulurum.”

 

Hayatımız tercihler üzerine kuruludur, bir şeyi tercih ettiğimizde mutlaka başka bir şeyden  vazgeçeriz. Mesela bir ekmek almak için 1,25 TL’den vazgeçmek gerekir, bir işi tercih ederken diğer bir işten vazgeçtiğimiz gibi… Bir şey vermeden amacımıza varamıyoruz; hayat "bir şey ile diğer bir şeyi takas etme" kuralına göre yürüyor.

 

Opsiyon, bir türev üründür. Opsiyon sözleşmeleri, belli miktarda bir varlığı belirli bir vadede veya vadeye kadar belirlenmiş fiyattan satma veya satın alma hakkı verir. Opsiyon alıcısı, satıcıya bu hizmeti karşılığı prim adı altında baştan sabit bir para öder. Eğer siz bir varlığın fiyatının artacağını düşünüyorsanız satın alma opsiyonu, düşeceğini tahmin ediyorsanız satış opsiyonu alırsınız. Ödediğiniz prim ile lehinize olan fiyat toplamından cebinize kalan tutarın farkı pozitif ise, bu kârınız olur. Eğer işler umduğunuz gibi gitmediyse zararınız sadece ödediğiniz prim kadar olur, çünkü vade sonunda sözleşmeye konu varlığın piyasa fiyatı ile işlem (uygulama fiyatı) gerçekleştiğinde bu durum sizi zarar ettirecekse, vazgeçme hakkınızı kullanırsınız; zaten opsiyon sözleşmelerinin diğer türev ürünlerden en önemli farkı, bu özelliktir. Bu özelliği nedeni ile finans terminolojisinde opsiyon, "sınırlı risk, sınırsız getiri" kelimeleriyle anlatılır.

 

Kendi kararlarınızı vermeye başladığınız günden itibaren artık hayatınız tercihlerinize göre şekillenir. Dostunuzu seçerken, diğer bir arkadaşınız ile değil O'nunla yakınlaşmışsınızdır. Seçtiğiniz okul, tek seçeneğiz değildir, diğerlerinden daha iyi bir tercih gibi gelmiştir size o dönem. Hayat arkadaşınız seçerken başkaları ile sahip olabileceğinizden daha fazla mutlu olacağınızı ummuş ve inanmışsınızdır. Ya da evliliğin, bekârlıktan daha evla olduğunu…

 

Bazen bir şeye sahip olmayı çok isteriz, hayaller kurulur, planlar yapılır, çabalanır, fedakârlıklar, uykusuzluk vs… Maalesef her daim sahip olmak istediğinizi elde edemeyebilirsiniz; olmaz, refüze edilebilirsiniz, başkasını tercih edebilirler, geç kalmışsınızdır, fiyatınız düşük kalmıştır, yetersizsinizdir vs. çoğunlukla size hissettirilen sebep - gerekçe, "yeterince çok şeyinizden” vazgeçmediğinizdir. Mesela paranıza daha fazla kıymalıydınız, daha çok çalışmalıydınız, olgun olmalıydınız… Olamadığınız için, O’na sahip olamamışsınızdır; öyle "algılatırlar".

 

Bazen en büyük hayal kırıklığı veya hüsran, sahip olmak istediğiniz şeyi elde ettiğiniz anda vuku bulur, “bu muymuş?” pişmanlığı tezahür eder içinizde. Bazen de “buna değer miymiş?” tenakuzu beyninizi yer, “iyidir de O, bu fedakârlıklara layık mıdır?”, emin olamazsınız bir türlü. Keşke’ler başlar. 

 

Gün gelir, tercihinizin hatalı olduğunu düşünmeye başlarsınız. Bu eş, bu iş yanlışmış, bu ev oturulacak gibi değil… Ortada çocuk vardır, Medeni Kanun’da mal rejimi vardır, kıdem tazminatı vardır, evi ucuza satma derdi vardır… Aslında bu tür durumlarda elinizde her daim iki seçenek bulunur; ya kendi göbeğinizi kendiniz keseceksinizdir, ya da başkaları; yani mahkemeler, icra daireleri, mobing tacizcileri, kriz ortamındaki ölü gömücü emlak toplayıcıları… “Sorunlar” hayatın kaçınılmaz acı gerçeklerinden ikincisidir; ve elbette hiçbir sorunun müsebbibi tek başınıza siz değilsinizdir.

 

Bir sosyal grupta, bir şehirde, bir ülkede, aileniz, arkadaşlar, meslektaşlar, vatandaşlar ve devlet yapıları ile beraber yaşıyor, nefes alıyor ve daima diğerlerinin niyet ve kararlarından etkilenmek zorunda kalıyorsunuz. Siz sadece o anki şartlara uygun analizinizi yapar, tedbirinizi alır, tevekkül eder ve yola çıkarsınız. Yolda karşınıza ne, kim çıkar, kimin “sütü bozuktur”, piyasa nereye gider, bilemez ve asla kontrol edemezsiniz. Murphy’nin dediği gibi “bir şey ters gidecekse, gider.” Terslikler vuku olduğunda önünüze bir “hesap” getirilir ki bu, krizden çıkmak için sizden ödenmesi istenen bedeldir. Eğer bu bedelin hesaplandığı masada siz varsanız ve hatta masayı siz kurduysanız, payınıza düşen “hasar tutarı” hem makul, hem vicdanlı hem de ödenebilir olur. Şayet, “kaçıp kurtulayım” şiarıyla bedelden kaçınmaya meylederseniz, akıl dışı, vicdansız ve ödenemeyecek bir rakamı sizden çatır çatır alırlar; beyniniz ve istikbaliniz kararır. Bela'nız bir kez kapıyı çaldığında artık "geçmişin gerçek ve doğru hikâyesi" "kim haklı kim haksız" önemsizdir; bundan sonra sadece nasıl ve ne bedelle kurtulacağınız önemlidir ve "zaman asla lehinize" çalışmaz, inisiyatifi ele alırsanız (sorumluluklarınızı kabullenme ve razı olma durumu) şerefinizle belânızdan kurtulursunuz, aksi durumda kaçtıkça cezanızın fiyatı daha da yükselecektir.

 

Esasen hayatın mucizesi “vazgeçme” kelimesinin içine gizlenmiştir. Bir şeyi ve ona sahip olmayı çok fazla isteyebilirsiniz; bedelini de ödemeye çok hazırsınızdır. Ama sizden vazgeçmeniz istenen şeye henüz sahip değilseniz, söz konusu müstakbel servetiniz için başka varlıklarınızdan feragat etmeniz istenir. Arzulanan şeyin kendi iradesi varsa, yani O bir insan ise, sahip olma bedeli oldukça değişken ve muğlak olacaktır. Hayatınız hariç her şeyinizi vermeniz istenebilir. Bu anda iki şeyden bir tanesini tercih edip, diğerinden vazgeçmelisinizdir, yani; ya sahip olduklarınız, ya da sahip olmak istediğiniz....

 

İnsanoğlunun en güçlü "bahşedileni" işte budur: Hayatınızı adadığınız şeyden bile vazgeçme hakkınız…

 

 

Şerif Elender

Kıdemli Danışman

​Ekonomi - Finans


Her hakkı mahfuzdur. İzinsiz hiç bir şekilde kopyalanamaz ve yazarın ismi zikredilmeden alıntılanamaz.

21 Şubat 2017

bottom of page